Benimle senin ne farkımız var

"Ense” kelimesini irdeliyorduk. Ense kelimesinin kökündeki “en” sesi bizi “ben”, “sen” ve “geniş” kelimelerindeki “en” köküne getirdi. En, sen ve geniş kelimelerinin aynı kökten geldiğini söyleyerek anlında “deniz”, “engin”, “denge”, “yenge”, “yeni”, “kendi” gibi kelimelerin de “ense” ile aynı kökten olduğunu söylemiş oluyoruz aslında.

“Ben” ve “sen”in kökü “en”. Peki aralarındaki fark nedir? Başa “b” sesi geldiğinde kelime nasıl bir anlam kazanıyor, “s” sesi geldiğinde anlamda nasıl bir değişme oluyor. Bunu şimdi ortaya koymaya çalışacağım ama bunu ortaya koymadan önce şunu dikkatlerinize sunmak isterim: Şimdiye kadar dilcilerimiz “ben” ve “sen” kelimelerini irdelerken her iki kelimede “en” seslerinin ortak oluşuna hiç dikkatleri çektiler mi? Hadi “ben” ve “sen” kelimelerinde sadece “b” ve “s” sesi değişiyor ve bunu fark etmediler, peki biz ve siz kelimelerinde de b ve s değişiyor; bunu da mı hiç düşünmediler? Yürürlükte olan hakim gramer anlayışının bu konuyu kafaya takmaması ilginç değil mi?!

“B” ve “s” değişikliği kelimeye ne yapıyor, bunu bir de “biz” ve “siz” kelimeleri üzerinden de yoklayabilirsiniz. Biz ve siz kelimelerinin kökünü “iz” olarak görüyoruz. İkisinin de başına “ben” ve “sen”de olduğu gibi “b” ve “s” sesleri yer değiştirmiş birbiriyle. Biz burada şunu fark ediyoruz: “S” sesi geldiği kelimeye bir anlam etkisinde bulunuyor mu? Anlamı değiştiriyor mu? Elbette değiştiriyor. Yaptığımız karşılaştırmalarda “s” sesinin kelimedeki anlama dışarı çıkma anlamı kattığını gördük. Benim tam karşımdaki kişi sensin ve ama sen ben değilsin, “s” sesi gelerek “sen”in “ben” olmadığını ortaya koyuyor. Bunu kafanızı fazla karıştırmadan, farklı bir şekilde şöyle söyleyelim: Bardak kelimesinin sonuna “s” sesi getirip “bardaksı” dediğimizde onun bardak olmadığını ama bardağa benzediğini, bardağa yakın bir şey olduğunu söylemiş oluruz.

Birisine çocuk değil de çocuksu dediğimizde onun çocuk olmadığını, çocuğa benzediğini söylemiş oluyoruz. Kelimeyi çocuk anlamından “s” sesi getirerek çıkarıyoruz. Benzeri bir şekilde “ek” kelimesine “s” sesini getirip “eksi” dediğimizde onun ek olmadığını, negatife doğru yönelmiş bir ekleme biçimi olduğunu söylemiş oluyoruz. Ense dediğimizde ise bunun bir enlilik, bir genişlik anlamına geldiğini, ve dış tarafımızda, boynun arka tarafında olduğu bilgisini hatırlatalım.

Peki ense ile boyun arasındaki ilişki nedir dediğimizde ise boyun boyludur ense ise enlidir, aralarında en boy ilişkisi bulunmaktadır. Ense ile boyunu bir de bu şekilde etimolojik köken üzerinden görmeye çalıştığımızda aralarındaki enlilik boyunluk münasebetini kelimenin kendisi bize net olarak ortaya koyuyor. Ense ve boyun dediğimizde boyun boylu ense ise enli ve ensedeki s sesi ise dışarı arka taraf anlamının katmış oluyor.

Bütün bu ses hareketleri ile bağlantılı anlam değişimlerini Kökses teorisinden yararlanrak Türk dili içinde kalarak izlemek çok zor değil.

Bir rica: Bir süredir Yazıcıoğlu Mehmed Bican’ın Muhammediye isimli kıymetli eserini bir grup genç ile okumakla meşgulüm. İnşallah yaklaşık 100 haftayı bulacak bu okuma serüvenimizin 35. haftasına geldik. Bu okumalarımız esnasında Muhammediye’nin kendilerine Muhammediyeci veya Muhammediye-han denilen kişilerin özel bir okuma şekli ile bu güzel manzum eseri okuduklarını kaynaklardan öğrendik. Fakat internette yaptığımız arama taramalarda bir türlü Muhammediye’nin okunuş biçimleri ile ilgili bir kayıt bulamadık. Siz okurlarımızdan annesi, babası, dedesi, ninesi, bir yakını Muhammediye okuduğunu bildiğiniz biri olursa lütfen okuyuşunu kaydedip bana yollar mısınız: [email protected]

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.