At, atmak ve adım

Eğer Türkçede aynı seslerden oluşan fiil kökleri ile isim köklerinin birbiri ile irtibatı üzerine gereğince ve yeterince, en azından insanı harekete geçiren bir merak ile, düşünmüyor, sorgulamıyor, sadece sizden önceki dilbilimcilerin söylediklerini kaide olarak belliyor iseniz; ele aldığınız, karşınıza çıkan kelimeleri bu yaklaşımla açıklamaya çalışıyorsanız ele aldığınız kelimelere bir açıklama getirmenizi, bir bağı yakalamanızı bekleyemeyiz sizden. Aksine köklerdeki sesleri aynı olan bu kelimeler arasındaki bağların arasında bir duvar örerek hakikati fark edilemez kılmış olursunuz böyle yaparak.

Aralarında bir bağ yoktur dediğinizde siz, belki okullarda, üniversitelerde, Kemalizme tapılan yerlerde insanı ufuksuzlaştıran, sığlaştıran bilgilerden artık gına gelmiş, bıkmış, karşısına çıkan Kemalist dil bilgisi ezberlerini de, tüm ezberleri de şüphe ile karşılayan birileri bu ezber yanlış, köşeli, kapalı, bozuk bilgilere güvenmeyebilir, işin doğrusu farklı olabilir şüphesi ile böylelerinin (canım kurban olsun böylelerine!) konuya eleştirel bakmasına vesile olabilirsiniz. Artık böyle bakabilecek kaç kişi bulabilirsek…

Prof. Talat Tekin Türkoloji Eleştirileri kitabında art ve artmak, boz ve bozmak, dil ve dilmek, sal ve salmak, sin(mezar) ve sinmek, taş ve taşmak, toz ve tozmak, yay ve yaymak, bağır ve bağırmak gibi kelimelerin birbiriyle alakasız olduğunu söylüyor. Bu yaklaşımı ne kadar ciddiye alabiliriz? Ne kadarı doğrudur, dikkate alınmalıdır, ne kadarı hatalıdır, bunun üzerinde düşünmek lazım.

Yine Prof. Ali Akar Düşünen Türkçe kitabında “atlamak” kelimesini irdelerken “Türklerin hayatı algılayış tarzlarını gösteren ve dil ile varlık ilişkisini en iyi ortaya koyan sözlerden biri de “atla-” fiilidir. Dilimizde isteyerek bir yere çıkmak veya inmek için “atla-” fiili kullanılmaktadır. “Atla-” fiilinin “at” ismiyle derin bir anlam bağlantısı vardır. Eskiden Türkler için temel ulaşım ve savaş aracı attı. Bir yere çıkmak ve bir yerden inmek eylemleri Türklerin zihin dünyasında, gündelik hayatlarında en çok karşılaştıkları “at binme” olgusuyla kavramsallaştırılmış ve “at” isminden “+la-” ile ata binmek anlamında bu fiil oluşturulmuştur.” diyor.

Eğer yazar hayatımızdan yüz yılı aşkın bir süredir neredeyse tamamen çıkardığımız sevgili hayvanımız “at”a gelmeden kelimeyi “atmak” fiili ile beraber düşünmüş olsa idi belki okuruna atlamak kelimesinin “at” ve “atmak” kelimeleri ile beraber adım atmak, atamak, ad, adamak, atılmak, ata gibi kelimeler ile irtibatları olup olmadığını da ortaya koyabilmiş olurdu. En azından bunlarla irtibatını okuruna düşündürebilmiş olurdu.

Bu yazdığım kelimelerden “ata” kelimesi için atmak kelimesi ile irtibatlıdır diyebilme konusunda temkinli olmak gerektiğini düşünüyorum. Diğer kelimeler için tatmin edici bir şekilde irtibatlılığı izah etmek mümkün.

Ses ve anlam ilişkisini ortaya koyan kökses teorisi ile ufuk açan ve zihin betonlarını kıran Hüseyin Rahmi Göktaş ise şöyle diyor: “Bu sorunu çözmek ve işin doğrusu öyle olduğu için “isim kökü” kavramına başvurdum. İsim kökleri bizim Türkçeyi fiilden ilerlemeye çalışmamızdan ötürü silikleşmiş, ilk koyulduğu adlara dönüşmüş durumda. Türkçe olan bütün üç harfli heceler bir köksesin okunuşudur. Saydığın ve fiile bağlantılı olmadığı söylenen kelimeler ve söz kokusu filler bu isim köklerinden gelmektedir. İsim kökleri konulmuş bir ad olarak isim olmadığı gibi fiil de değildir. Her ikisine doğru da ilerleyen bir köktedir. Buna karşın tutarlı ve kararlı yapılardır.

Örneğin, “sin” bir isim köküdür ve mezar anlamındaki “sin” de “sinmek” fiilindeki “sin” de oradan gelir. Mezar yerine söylenen “sin” ilk elden isim olduğu için katılaşıp kalır. Geri dönüp ne idiğünü çözmekte zorlanırsın. Konulmuş adlar, yer ve nesne isimleri yani isim köklerine geri dönmeyecek kadar katılaşıp donar. Fakat fiiller de fazla hareketli ve akışkan olduğu için isim köklerini hatırlamayacak kadar kendileriyle ilişkilidir. Yine de fiiller nesne adlarına göre isim köklerine ulaşmaya daha elverişlidir. Çünkü çekimlerin çoklu biçimleri arkada sezilebilen bir isim kökünün izlerini belirginleştirir.”

Bu mühim meseleye haftaya da devam edelim inşallah.

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum