Abdullah, Allah’ın kolu demek olabilir mi?
Kul” kelimesinin nereden geldiğine kafa yormaya çalışanlar kelimenin kavranmasına imkan sağlayacak bilgiler pek sunamamışlar gördüğüm kadarıyla.
Tarama ve Derleme Sözlüğümüzün kul ile başlayan kelimelerini incelemek de kul kelimesinin kolayca zihnimizde açılmasına fırsat vermiyor.
Kul kelimesi sokaktaki çoğu insan tarafından Arapça sanılıyor. Kulluğu sadece Allah’a kulluk etmek şeklinde kullanan insanımız, İslam ile ilgili birçok kelimenin Arapçadan dilimize yerleşmesi gibi kul kelimesinin de böyle olduğunu düşünüyorlar.
Padişaha kulluk edilmesini duyduğumuzdaki ilk içsel tepkimiz “Öyle şey olur mu, padişaha kul olunur mu, insan Allah’a kul olur” olur ama Osmanlıyı da sevdiğimizden tepkimizi dıştan vermeyiz genelde. Türkçeyi biraz daha seslerine hakim olarak bilsek, Türkçeye yazı merkezli değil de ses merkezli yaklaşsak böyle bir ikilem yaşamanıza gerek olmaz oysa. Olmaz mı gerçekten de? Olmaz elbette. Fakat etimoloji sözlükleri yazanlar bile mevzuyu çözememiş ise o ikilemi nasıl yaşamayacak insanımız? Yazı merkezli bakmayarak aşacak. Yazı merkezli bakmamak yazıyı hiç dikkate almamak demek değil elbette. Evet, bazı kelimeleri çözmek gerçekten çok zor. Bazı kelimeleri ise çözmek aslında çok kolay. Kolay demişken kolay nereden geliyor, ona da bakalım ama bir sonraki yazımızda bakalım.
Türk Dili Kurumu başkanlarından Hasan Eren “kul” kelimesini etimolojik sözlüğüne almayanlardan. Gülensoy kelimeyi çözmüş değil. İsmet Zeki Eyüboğlu da almamış. Ali Akar da Düşünen Türkçe isimli eserinde kullanmak kelimesini irdelerken işin içinden çıkamamış.
Diyorum ki “kul” kelimesi “kol”dan geliyor olmalı. Allah’a kul olmak Allah’a kol olmak demek. Mesela Abdullah ismi Allahın kulu olarak tercüme edilir. Onu Allahın kolu olarak söylemeyi denersek kul kelimesi büyük ölçüde çözülmüş olur. Elbette bu yorumuma itiraz edenler olacaktır. Ben kendim de itiraz edebilirim. Ama ama neden bir de oradan bakmıyoruz. Gözümüz bu kadar mı körleşiyor alıştığımız kelimelerin manasına?
Elbette kök ses teorisi ile baktığımızda yani “kul” ile “kol”un başındaki sessiz harfi kaldırdığımızda kul ile kol arasındaki fark da kendini biraz ele verecektir: “K-ul” “k-ol”.
“Ul” kökü ulamak, ulu gibi kelimelere ve baştaki sesin değişmesi ile “bul”, “dul”, “kul”, “yular”, giderken “ol” kökü ol’dan türeyen kelimelere ve başa gelen sesin değişmesi ile bizi bol, çolak, dolmak, kol, sol, şol, tolga, yol gibi kelimelere götürür. U sesinin dar yuvarlak olması arada bağ olma anlamını kelime köküne kazandırırken o sesinin geniş yuvarlak olması vücud bulmak, kainata gönderilme manasını kökte bulunduruyor diyebilirim.
Kul Allah’a bağlı iken kol vücuda bağlı ve gücün tezahür aracı, organı olması ile birbirinden çok ayrışamadan ama küçük mahiyet ve fonksiyon farkları ile algılayabileceğimiz iki kelimemiz.
Mevzunun devamını haftaya getirelim.
Duyurular
3 Mart Salı günü saat 11.00’de Kocaeli Darıca Kitap Fuarındayım.
Çarşamba akşamı 18.00’de Yazıcıoğlu Mehmed’in 550 yıldır Türkçe konuşulan her yerde bayrak gibi okunan ama 40 yıldır adeta yokluğa mahkum edilen kıymetli eseri Muhammediye okumamızın 23. haftasına ulaşmış olacağız inşallah. Okumamızı İlim Yayma Üsküdar Şubesinde yapıyoruz. Muhammediye Okuma halkalarımız on beş halkaya yaklaştı Allaha şükür. Sizleri de bulunduğunuz yerde Muhammediye halkası kurmaya davet ediyorum. Kurduğunuz halkayı aşağıda yazacağım mail adresimize haber verirseniz memnun olurum.
Cuma akşamları 18.30’da Yunus Emre Divanından Etimoloji derslerimiz devam ediyor. Mekan Üsküdar FİKSAD. FİKSAD Üsküdar merkezde, Uncular Caddesi’nde.
Okumalarımıza ve derslerimize katılmak isteyenler kendilerini tanıtan kısa bir maili [email protected] adresimize yollayabilirler. Derslerimiz sadece ilgililere, meraklılara açıktır. Ücretsizdir. Bazen nasibi olanlara kitap hediye edilir.