Zaytung’u yaya bırakan seçim analizi
Radyo Sputnik’ten Yavuz Oğhan’a yaptığı değerlendirmeyi okuyunca emin oldum, Burhan Kuzu’yu ararız yeni Meclis’te.
Dört dönem milletvekilliği yaptı, Anayasa profesörü sıfatıyla yeni sistemin tasarlanmasında baskın rol oynadı. Bu konuda mütevazı da değil. Kendisini yeni sistemin mimarı diye tanıtacak kadar inanıyor, güveniyor katkısına.
Ama hiç şüphesiz asıl katkısı, siyaseti sıkıcılıktan, boğucu konuşmalardan kurtaran renkli zihin dünyası.
Seçim sonuçlarını değerlendirirken yine bütün ciddiyetini takınarak işi şamataya vurmuş.
Diyor ki “AK Parti’nin kurucu üyesiyim. 7 Haziran 2015’te, 3 dönem kuralı sebebiyle ara verdim. 7 Haziran seçimi ben olmayınca kaybedildi. 24 Haziran’da da beni aday yapmadılar, yine kaybettiler. Kaybetti derken; seçimi kaybetmedik ama çoğunluğu kaybettik. Dolayısıyla, benim olmamamı değerlendirmek lazım...”
AK Parti’nin oy kaybını pek çok sebeple açıklamak mümkün, fakat kimin aklına gelirdi Burhan Hoca faktörü!
Tebessümle karşılanacağını bilmeden söylüyor olamaz bunları. Bence çaktırmadan espri yapıyor, bizimle latifeleşiyor.
Her espride biraz gerçeklik payı vardır, basbayağı sitem ediyor deseniz bile, kendi üstünden güldürmeyi beceren siyasetçinin bende ayrı bir yeri var.
Ciddiye bindirilme riskine rağmen asık suratla, hem de İngiliz soğukluğuyla kara mizah çevirmek, kahkahayı patlattırmak yetenek ve özgüven ister.
En fazla mavra konusu olursun sağda solda, biraz eğlence çıkarırlar sırtından. Ama yokluğun da hissedilir, ‘Sen ne matrak hocamızdın’ diye ararlar arkandan.
***
Düşünsenize, ironide tek rakibi Zaytung’dan başka kim bozulur Burhan Hoca’nın sitemlerine?
Durum komedisiyse dik alası, şu bıyık altından gülen grotesk tezatla kim, nasıl baş etsin...
Diyor ki; “Ben bu modelin kurucu babasıyım. Benim başkanlık modelindeki arzu ettiğim parlamento modeli, dar ya da daraltılmış bölge dediğimiz ve vatandaşı birinci elden tanıyan, bilen vekillerin yer aldığı bir modeldi. Lidere bağımlı değil, vatandaşa bağımlı vekiller olması lazım. Bu çok temel bir eksiklik. Bu haliyle ne deve ne kuş oluyor...”
Haydi bu pasajdan bağdaşmaz çelişkiler çıkarsın, malzemenin kendinde içkin olanı aşan kaba karşıtlıklar bulup gülünçlük sergilesin de görelim Zaytung’u?
Suyunu sıkana dek çıkarılabilecek her ne garip kontrastlık varsa hepsini kendi eliyle sunuyor zaten. Geriye kuru bir posadan başka bir şey koymuyor.
Altta kalmayıp da yarışabilirler mi, aşık atabilirler mi? Kendi göbeğini kendi kesiyor Hoca. Ellerini oğuşturarak bekleyen muziplere yararlanacakları hafif bir boşluk, kolladıkları ufak bir açık dahi bırakmıyor.
Hay en haşin sertlikleri yumuşatan ince dokundurmalarınla, buz kesmiş havaları eriten gülümsetmelerinle bin yaşa Hocam! Alaycılık yok ciddiyim.