Yetmez ama evet Yavuz Bingöl
Kayyum olarak atanmayı kabul etmedi, edebilirdi de...
Tepkileri dikkate aldı, zamanın ruhuna uyup almayabilirdi de...
Karşı kampın düşmanca saldırısı olarak gösterip işine bakmadı, bakabilirdi de...
Türlü mazeretlerin arkasına saklanıp kutuplaşma ortamının ekmeğini yemedi, yiyebilirdi de...
Siyasi çatışmaların kurbanı, hedefe oturtulanı, mağduru ayaklarına yatmadı, yatabilirdi de...
Adının karıştırıldığı tartışmadan rahatsız oldu, olmayabilirdi de...
Çekemeyenlerin çekiştirmesi demedi, diyebilirdi de...
Varsın kıskançlık krizleriyle çatlayıp patlasınlar, ‘gözümü kapar vazifemi yaparım’ iş bilirliğine tevessül etmedi, edebilirdi de...
Atama usulüyle üstlenmesi istenen görevlendirmeyi elinin tersiyle geri çevirdi, çevirmeyebilirdi de...
İtibarını korumayı seçti, algı operasyonlarıyla itibarsızlaştırıldığı bahaneleriyle başka bir yol seçebilirdi de...
Gemisini yüzdürme dümenlerine sığınmadı, oynamaya yeri vardı oysa, sığınabilirdi de...
Yavuz Bingöl açısından yeter.
Doğru yönde atılmış bu adım, cesaretlendirilmeyi hak ediyor.
Takdir görmeli ki özendirici olsun, geriye kalanlar için de şevklendirici bir örnek teşkil etsin.
***
Yavuz Bingöl’e yeter ama kayyum heyetinde adı geçen diğer MESAM üyelerini kurtarmaya yetmez.
MESAM’daki iç ihtilafı sonuçlandıracak yerin Kültür Bakanlığı değil genel kurul olması gerektiğini söyleyerek arkasını getirmeliler.
Müzik eseri sahiplerinin meslek birliğindeki bir iç çekişmeye bakanlığın müdahil olmasını yanlış bulmalılar.
Arif Sağ yönetiminin görevden el çektirmeyle değil, planlanan genel kurulda seçimle gitmesi gerektiğini savunmalılar.
Aralarındaki hesaplaşmayı, demokratik bir yarışla sandıkta görmeliler.
İç iktidar mücadelelerine bakanlığı karıştırmaktan kaçınmalılar.
Arkalarına bakanlığı almazlarsa işbaşındakileri devirmeye güçlerinin asla yetmeyeceği izlenimini vermemek için bunu yapmalılar.
Güçlerini, haklılıklarından aldıklarını göstermelerinin tek yolu bu.
Arif Sağ yönetiminin hakkından eşit şartlarda seçime girerek gelemezlerse, üyelerinin külahına anlatsınlar. Mücadelelerinin haklılığına ikna edemezler.
MESAM’da ekipleşme, hizipleşme, ayrımcılık, kötü yönetim ve usulsüzlük iddialarının inandırıcılığı buna bağlı.
Eşit şartlarda yarışarak yenmek, karşı tarafı sandıkta mahkum etmek, maruz kaldıklarını söyledikleri karalama ve yıpratma kampanyalarından seçimde aklanarak çıkmak tek yol...
Aksi takdirde, hizipçilikten şikayet ederken daha sıkı hizipçi, ekipçilikten yakınırken daha beter ekipçi görünmekten kaçamazlar.
***
Yönetimdekiler, kurum imkanlarını kendi lehlerine tepe tepe kullanıyor mu? Seçim almak için hile ve ayak oyunlarına mı başvuruyorlar? Zorlama yöntemlerle muhalifler saf dışı mı ediliyor? MESAM’ı, saltanat sürmek için sömürüyor, sanatçıların emeğini istismar mı ediyorlar?....
Üstesinden gelmenin ilk şartı, sizi de aynı şeyle suçlama fırsatını karşı tarafa vermemektir.
Kendi gerekçelerinizle çelişerek eleştirdiğiniz şeyi alt edemez, bu iddialaşmayı kazanamazsınız. Olsa olsa ayağınıza sıkarsınız...
Önce Yavuz Bingöl, ardından Ali Kocatepe çekilerek iyi bir başlangıç yaptılar.
Fakat ekip başı olduğu söylenen Orhan Gencebay’dan, kayyum heyetindeki arkadaşlarına yol gösterecek bir ses, seda hala çıkmadı. Daha neyi bekliyor?