Var mı uluslararası mahkemeye yan bakan!
Kafeslerindekinden başka kuş, ulusal yargılarından başka mahkeme tanımayanlar, şimdi ne diyecek? Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kaşıkçı cinayetini uluslararası yargıya taşımakta kararlı.
G20 Zirvesi’nin ardından zehir zemberek konuştu, hay ağzına sağlık...
Cinayeti aydınlatmak için işbirliğine bir türlü yanaşmayan Suudiler, bu tepkiyi fazlasıyla hak etmişti.
“Sağa sola kıvırarak dünyayı enayi ve ahmak yerine koyabileceklerini zannediyorlar” derken az bile söyledi.
Veliaht Prens, liderler zirvesinde Erdoğan’a söz sırası gelmeden konunun kapatıldığına seviniyorsa yanılıyor, çok geçmeden anlamıştır zaten.
Kanada Başbakanı değindikten sonra gündem değiştirilmiş. Ancak prensin ipe un seren savunması yanına kar kalmadı.
Açıklamasından, Erdoğan’ın hazırlıklı geldiğini fakat söz alamadığı için cinayetin perde arkasını ortaya seremediğini öğreniyoruz.
Cinayeti liderler masasında tartıştırmayarak tehlikeyi savuşturduğunu, Erdoğan’ın fırsatı kaçırdığını düşünmüş olmalı prens.
Neyse ki ecel terleri döktürecek bir yüzleşmeden kurtulduğu için yaşadığı sevinç uzun sürmedi, kursağına takıldı.
Oyalayarak, geçiştirme ve örtbas taktikleriyle adalete nanik yapma peşindeler.
Herkes kör, alem aptalca yalanlarla kandırılabilecek kadar sersem sanki.
Ellerindeki kanı yıkayıp sıyrılmalarına izin verme niyetinde görünmüyor sağ olsun Erdoğan.
Parasına güvenen şımarık prensin yakasını bırakmadı, sarsıp silkeliyor.
Gerekirse BM’yi devreye sokarak uluslararası yargıyı ayağa kaldıracağını, adaleti aramaktan vazgeçmeyeceğini deklare etti.
***
Taraf ve tabi değiller, Avrupa Konseyi yüksek yargı organı AİHM’den korkuları yok Suudilerin.
Ama ya BM mahkemesi olan mesela bir Uluslararası Adalet Divanı! O zeminde yargılanmaktan nasıl yırtacaklar bakalım.
BM yetkilileri Ankara’nın çağrıları üzerine, daha önce Kaşıkçı cinayetiyle ilgili uluslararası bir soruşturma açılmasına destek bildirmişti.
Azmettiricilerin tek çıkışı, yan çizmek. Yani işlerine gelmeyince, yanlı veya yetkisiz diye karalayarak uluslararası yargı mekanizmasını reddetmek. Bağlayıcı olmadığını söylemek, kararını tanımamak...
Adalet kaçkınlarının biricik sığınağı, son silahı daima budur. Uluslararası yargıyı, itibarına saldırarak değersizleştirmeye, gözden düşürerek üste çıkmaya çalışırlar.
‘Kaşıkçı kendi vatandaşımız, devletimiz çözer, kanını yerde bırakmayız, davasını gütmek size mi düştü, Suud düşmanlarının bize karşı kullanmasına göz yummayız, sizle ne alakası var, adamınız mıydı, bu ilginiz nereden geliyor, iç işlerimize karıştırmayız, ulusal yargımıza ve egemenlik haklarımıza müdahale ettirmeyiz’ cazgırlıklarıyla başlarlar mızıkçılığa.
Yavuz hırsız yöntemiyle adalet talebini bastırmayı deneyeceklerdir, ne şüphe.
Fakat bu sefer çetincevize çattılar. Cumhurbaşkanı, Lahey’deki mahkemeye kadar kovalayacaktır.
Kaçacak bir sıçan deliği satın almaları zor, inandırıcı bir mazeret bulmaları da...
Kıssadan hisse; uluslararası mahkemeler iyidir, şaşı bakmaksa kötüdür.
İtibarlarını bozuk para gibi harcamamak, meşru bir hak arama yolu ve geçerli bir hukuk güvencesi olarak korumak gerekir ki...Bir gün lazım olduğunda herkes gidebileceği bir kapı bulabilsin.