Tuttuk mu şimdi Suud’un perçeminden!
Dünkü İslam Zirvesi’nden, İsrail’e askeri olarak gözdağı verme kararı çıkmamasında değil sorun. Sorun, çıtayı o kadar yükseğe koyup çıkmazsa fiyasko olurmuş havası estirenlerdedir.
Bir de faturayı Suudilerin ‘ılımlı İslam’ açılımlarına kesmezler mi!..
Arabistan’da 40 yıllık reklam arası bitiyor; sinema salonlarına, çalgıya çengiye, müzikli eğlence alemlerine geri dönerek çağ atlamakla meşguller diye oluyor sanki bunlar.
Bir de yağmayacağı yerde gürleyip boşa düşmanlık çekmeyen ülkelerin korkaklığında, tırsaklığında, ümmetin siyasi bölünmüşlüğünde, acz ve zillete düşmesinde, yönetimlerinin satılmış olmasında aramazlar mı kusuru!...
E tabii, İslam dünyasının askeri kapasitesini İsrail’inkiyle karşılaştıran aklıevvellerin, beklentileri olmayacak bir düzeye taşıyarak aslında hangi amaca dev bir medya hizmeti verdiğini sorgulamaktan daha konforlu.
İpe doğrudan un sermek yerine hedefi asimetrik ölçüde büyüterek işi yokuşa sürersiniz, yan çizme bahaneniz de dünden hazırlanmış olur.
Yani aslında biz Kudüs kararını Amerika’nın yanına bırakmayacaktık, fakat diğerleri kuracağımız İslam ordusuna asker vermedi, teklif ettiğimiz Kudüs görev gücüne katılmayı reddettiler, onun için elimizden bir şey gelmiyor, bütün suç onlarda dedirtip geçersiniz...
HAYALİ İSLAM ORDUSU
Sanki ümmetçe Washington’dan büyükelçiler çekildi, ABD’ye siyasi ve diplomatik ambargo kondu, para pul ilişkileri askıya alındı, Trump aradığında telefonuna çıkılmadı, kala kala geriye tek askeri yaptırım uygulamak kaldı.
Güç mukayeseleri yapılıyor, İslam dünyasının ezici üstünlüğü rakamlarla gözler önüne seriliyor filan.
Ordularındaki toplam asker sayısı İsrail’in nüfusu kadarmış. Tankları, topları, uçak filoları, savaş gemileriyle vurucu güçleri İsrail’in elindekiyle denklik kabul etmez, 10’da 1’leri kadar bile değilmiş. Askeri harcamalarını ise üst üste toplasanız İsrail’i 10’a katlarmış. E neden hâlâ bir İslam ordusu toplanmıyor, neden ortak bir Kudüs savunma gücü oluşturulup işgalcileri tepelemeye gönderilmiyormuş...
Yapılabilecek her şey yapıldı, başka her yol denendi, diğer bütün seçenekler tüketildi, hepsi bitti, şimdi de sıra savaş açmaya, küffar üstüne din ordusu yollamaya geldi öyle mi?
Lafa gelince mangalda kül bırakmayıp icraata gelince sorumluluğu mazlum Filistin çocuklarının omuzlarıyla İslam dünyasının siyasi parçalanmışlığına yıkmak değilse... Kolayından başlamak varken en zorundan işe koyulmak, en son başvurulacak tedbiri en başa almak niye?
Ümmet, hilafet kavgalarından beri ne zaman siyaseten birdi ki bugünkü bölünmüşlüğünden yakınıyoruz ayrıca?
Bir de filan devleti tükürük hokkasına çevirip öbürünü tükürüğümüzde boğmaktan dem vuruluyor...
Suud liderliğinde kurulmuş bir İslam ordusu var zaten, Türkiye de içinde ama iç düşmanla savaşa yönelik. Terörle mücadele adına İran’ın gözünü korkutmak için.
İran’la Suud birbirini askeri tehdit görüyor, daha yan yana gelmiyorken... Tutalım tutmasına da kelde perçem ne arar.
En doğru misilleme, Doğu Kudüs’ü bağımsız Filistin’in başkenti olarak tanımaktı, onu da yaptı işte dünkü zirve, daha ne!