Türkiye’nin ahı mı tuttu Fransa’yı?
Paris’i kimin yaktığı konusunda, Fransız hükümeti ve medyasının kafası bile bizdeki kadar karışık değil. Bir türlü aşılamıyor Gezi paranoyası.
Fransa ilk kez yanmıyor oysa. Gezi’den önce, 2005’te de banliyöler savaş alanına dönmüştü, çatışmalar durdurulamıyordu.
‘Fransa cehennem yeri, Paris yanıyor’du manşetlerde.
O gün, ezilen yoksul göçmen çocukların isyanıydı.
Bugün ise göçmen düşmanlığı olarak kendini dışa vuran yerli alt tabakanın hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısına tepkisi.
O gün de araya anarşistler, militanlar, fanatikler, marjinaller, ajan provokatörler, şiddet örgütleri, kundakçılar, yağmacılar, vandallar, haydutlar ve sabotajcılar karışmıştı. Bugün de...
Fakat ne o gün ne de bugün, Fransız hükümeti ve medyası, bütün göstericileri aynı sepete koymadı. Salt polisiye tedbirlerle bastırmayı savunmadı.
‘Halkın sokakta patlayan öfkesi duyulmayacak gibi değil’ diyen Fransa Başbakanı, yatıştırıcı mesajlarla diyalog ve uzlaşma arıyor, vergi zammından geri adım attı.
Hiç travmatize olmuş, geçmiş korkunun etkisinden çıkamamış, sokak olayları fobisini atlatamamış gibi görünmüyor.
Yine de bizde, ciddi ciddi Fransa’yı Soros’un yaktığını söyleyenler bile çıkıyor.
Macaristan’da Orban, ABD’de Trump tarafından tersi komplo teorileriyle, Ortadoğulu ve Latin göçmenlerin arkasında olmakla suçlandığına bakmadan...Fransa’daki göçmen karşıtı olayları da ‘Macar Yahudisi Amerikan vatandaşı Soros’a mal ediyorlar.
Hem göçmenleri hem de göçmen karşıtlarını aynı adamın organize ettiği iddiası saçma gelmiyor onlara.
Macron, provokasyondan söz ederken dahi ‘sarı yelek’ infialini sadece buna bağlamıyor. Olanları sırf ‘gizli eller sokağımızı karıştırıyor, bekamızı hedef alan bir kaos planı bu, bizi yıkmak için ayaklanma provası, içsavaş senaryosu’ diye açıklamıyor.
Ama bu, Gezi’deki polis müdahalesine ikiyüzlü, sinsi ve çifte standartlı yaklaşmakla suçlanmaktan kurtarıyor mu ülkesini, hayır.
“Allah’ın sopası yok ki”yle başlayıp “Ee boşuna etme bulma dünyası demiyorlar, çalma kapımı çalarlar kapını” diyerek ilahi adalete bağlayan eksilmiyor bizde.
Gezi’de kıvılcımı çakan, Türkiye’yi tutuşturan ‘karanlık el’ hangi dış güçse, Fransa’yı da o elin yaktığı hezeyanlarını desteksiz sallayanlar da aşağı değil.
Sokak olaylarını destekleyip kışkırttığına inandıkları için, bir bumerang gibi şimdi dönüp Fransa’yı vurmasından kendilerine sevinç ve haklılık payı çıkarıyor ‘oh olsun’cular.
***
Haliyle, taban tabana zıt ne kadar hezeyan varsa hepsinin kuyruğu birbirine dolandı.
Bakıyorsunuz, G20 Zirvesi’nde Hamburg alev alev yanıyor. Ama benzemez gruplar sokakları ateşe verirken, tek merkezden yönlendirilen gösteriler diye yaklaşan yok.
Alman hükümeti, dışarıdan gelen bindirilmiş kıtalara rağmen, bizim medyadan daha anlayışlı ve makul.
Demokratik hakkını kullananan göstericileri, gösterileri sabote ederek çalan korsanlardan ayırabiliyorlar.
Hele bir de “Hamburg’u Kraliçe’nin adamları yaktı, İngiliz oyununu gör Şansölye, Türkiye ile Almanya’yı hedef alan düşman aynı” zırvaları var ki... Bizimkiler savuruyor, Almanlar gülüyor.
Geçen yıl günlerce “Hamburg yanıyor” başlıkları atıp sokak ateşinde içlerini ısıtanlar, şimdi de teselliyi “Paris yanıyor” başlıklarında aramasın mı!...
Öfkeli kalabalıklar, gayrimemnun tabakalar hak aramak için sokağa ilk kez çıkıyor sanki Amerika’da, Avrupa’da.
Varsa yoksa, dış parmak tezlerini doğru çıkarma çabası...
Varsa yoksa, kendi hatalı pratiklerini başkalarının hatalı pratikleriyle meşrulaştırma fırsatçılığı, onun yanlışı seninkini doğru yaparmış gibi...
Varsa yoksa asılsız teraneler, ‘Paris yanarken Fransız gazeteleri tek satır bile yazmadı’ uydurmacaları...
Ne bitmez travmaymış arkadaş, geçmedi.