Sarı yelekten uykusu kaçan gayretkeşler
Kafa karıştıracak, emsal oluşturacak kötü örnekler ortaya çıkmasın diye, görev başında iktidar muhafızlarımız.
Günahları kadar sevmedikleri Macron için bile ‘yıkılır mıkılır, aman bir şey olmasın’ kaygısıyla diken üstünde çırpınıyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Türkiye-Fransa diye ayırmadan koyduğu doğruluk ölçüsü de durdurmuyor onları.
“Protesto demokratik haktır, saygıyla karşılarız. Yalnız, gösterici vandalizmine de orantısız polis şiddetine de karşıyız” dedi mi, dedi...
Türkiye’ye bulaşmasından endişe duymadığını söyledi mi, söyledi...
Ama yok; herkesin selameti için muhafaza etmeleri gereken şeyin, daima iktidarların kutsiyeti ve dokunulmazlığı olduğuna inanmışlar. Her yerde, devletin karşı gelinemez haşmet ve azametine adanmışlar...
Hiçbir iktidar, halkı karşısında geriletilmemeli, aşındırılmamalı, yıpratılmamalı...
Bu uğurda, gerekirse Fransız hükümetini Fransız halkına karşı savunmak da bizim koruculara düşüyor.
Huylandıracak her türlü neden varken Macron dahi bunca işkillenmedi.
Trump, Sarı Yeleklilerle amaç birliğini de sevinç çığlıklarını da gizlemiyor. Müdahil oluyor, ikide bir burnunu sokuyor, göstericilerden yana taraf tutuyor. Paris sokaklarının Trump’ı istediğini söyleyecek kadar bile ileri gitti.
Fransızların, kendi hükümetlerine karşı Trump politikalarına destek vermek için yürüdüklerini mi işlemiyor, göstericilerin dediğini yapması için Macron’a akıl mı vermiyor...
Amerikan emperyalizminin oyunu gibi göstermek için uzatmadık koz bırakmadı Macron’a.
Rusya derseniz... ABD mahreçli yaygaralar çıktı, Macron’u devirmek için Putin örgütlüyor diye.
Canlı yayınlıyor medya, gözünün yaşına bakan yok. İktidarın yakınacağı kadar köpürtüyor...
Canına tak etmiş olmalı ki Macron sonunda patladı, “Sosyal medya ile televizyon yayınlarının kesişmesi, demokrasiyi zehirliyor” gibi tuhaf şeyler gevelemeye başladı.
Sarı Yeleklileri evlerine dönmeye iknada zorlanırken sağduyusunu kaybettiği de oluyor. Polis müdahalesinin çığırından çıkması gibi, Macron da yer yer taşıyor. Ama hala bizim taşkınlar kadar pirelenmiş değil.
Fransa’daki protestolardan Türkiye’de nem kapan kapana...
Amaç Türkiye’ye sıçratmakmış. Yeni bir Gezi kalkışması başlatmaya çalışıyorlarmış. Sokaklarımızı karıştıracak bir içsavaş senaryosuymuş, kaos planları devredeymiş vesair...
Kesmiyorlar cayırtıyı, ‘öcü geliyor, kapıya dayandı’ bağırtılarıyla halkı panikletmek için korku üstüne korku salıyorlar.
Yahu; ‘anarşiye teslim oldu, teröristlerle pazarlığa oturuyor, iki günde ıhtırdılar, bundan lider mi olur’ diye verip veriştirecek, Macron'u Macron'dan koruyacak muhafız dahi çıktı bizde.
Neymiş; göstericilere kulak asıyormuş, taleplerini karşılamak için geri adım atıyormuş, arkasındaki karanlık elleri, gizli parmakları, dış güçleri, büyük oyunu görmüyormuş.
Ajan provokatörlerden, medya manipülasyonlarından, kışkırtma ve ajitasyonlarından Macron da şikayetçi, ama bu kadarını akledemiyor.
Sokaklarına baktığında bir dış müdahaleden çok, burnundan soluyan Fransız vatandaşlarını, kendi gayrimemnun halkını görüyor. Ve hoşnutsuzluklarını giderecek yatıştırma formülleri arıyor.
Nereden bilsin, halkını memnun etmek yerine Trump’la Putin’i sevindirmemeye odaklanması gerektiğini...
Nereden bilsin, göstericileri dinlemeyi taviz ve zayıflık addetmesi, sertlik yöntemleriyle bastırmaktan başka yol düşünmemesi gerektiğini...
Kendini bizim tatminsiz haşinlere değil de Fransız halkına beğendirmenin gayreti içinde hala, gafile bak.