Rejimi cinayetten aklama hazırlıkları
İşaret fişekleri atıldı, Kaşıkçı’nın ortadan kaldırılmasına kılıf bulunmuş görünüyor. Konsolosluk cinayeti, iki tinercinin üstüne yıkılmak istenirse bile şaşırmayın.
Suudiler, Amerikan medyasının kulağına fısıldamaya başladı. ‘Tuzağa çekilip kaçırılması emredilmişti, plan öldürmek değildi, beceriksizler yüzlerine gözlerine bulaştırdı, istemeden öldürüldü’ senaryosu dolaşıma sokuldu.
Zaten ‘kaçırılması için verilen emrin dinlemelere takıldığı’ rivayetleri, CIA kaynak gösterilerek daha önce sızdırılmış, kulak aşinalığı sağlanmıştı.
Trump’ın ‘kendi hesabına çalışan serseri katillerin işi çıkabilir’ demesiyle, dünya kamuoyunu rejimin aklanmasına alıştırma operasyonu hızlandı.
Emir-komuta zinciri içinde boğazlanmadığı, direndiği sırada kaçırma timinin elinden bir kaza çıktığı, kral hazretlerinin de çok üzgün olduğu, infazcıların hak ettikleri cezaya çarptırılacakları yutturmacasıyla üstünü kapatmayı umuyor olmalılar.
Bu kurguyu bozacak tek aktörün Türkiye olduğunun da farkındalar.
Bizim kamuoyunu ikna görevi, bildik zırvacı taşeronlara ihale edilmiş bile.
Dünden başladılar, ‘büyük resmi görme ve oyunu bozma’ klişelerini pompalamaya.
Türkiye’yi Suudilerle kapıştırmak isteyen karanlık ellerin oyununa gelinmemeliymiş, İslam dünyasını birbirine kırdırma planlarına dikkat edilmeliymiş, Müslümanı Müslümana vurdurmak için tertiplenmişe benziyormuş, aman ha tuzağa düşülmemeliymiş filan, bilirsiniz işte.
Suudi kanalları da aynı izden yürüyor...
Prens bin Selman liderliğindeki büyük Suudi atılımını çekemeyen dış güçler, başlarına bu çorabı örmüş. Kendi vatandaşlarını kesmek için nasıl bir sebepleri olabilirmiş ki...
Şeytani bir nifak projesiymiş bu.
Hem Suudilerin ‘ılımlı İslam’ açılımını ve sıçrama reformlarını sabote etmek, hem de Türkiye’yle ilişkileri krize sürüklemek için iftira atılıyormuş rejime.
Kardeş Türkiye, fitnecilere karşı uyanık olmalı, kışkırtmalara gelmemeliymiş.
Belli ki örtbas için kesenin ağzını açmaya, Trump’a kendilerini söğüşletmeye hazırlar, ağız yokluyorlar.
Ama satın alamayacakları iradeler de var. O iradenin sadece, inandırıcı bir soruşturmayla olayın aydınlatılması için ortak bildiri yayımlayan İngiliz, Alman ve Fransız dışişleri bakanlarında olmadığını göstermeli Türkiye.
***
Tek suçu fikren ters düşmek olan bir vatandaşı; rejimin selameti, devletin ali çıkarları veya herhangi bir siyasi fayda için öldürmenin caiz olduğu fetvalarıyla amel edecek kafa, ancak DEAŞ’ta bulunabilir.
Bizde bulunmadığı, güya DEAŞ ve benzeri din istismarcısı teröristlerle mücadeleye soyunan Suudi dostlara, uygulamalı olarak belletilmeli.
Öldürmenin kötü bir şey olduğunu; dinen büyük günah, hukuken korkunç bir suç olduğunu bilmek için iyi bir Müslüman olmak şart değil.
Haksız yere, suçsuz bir insanı öldürmeyi, bütün bir insanlığı katletmekle bir tutan ayeti ömründe duymamış herhangi bir ortalama gavura da sorsanız, doğrusunu söyler size.
Kaşıkçı cinayetini örtbas etmek, Kuran nezdinde, bir insanlık katliamını örtbas etmekle aynı şeydir.
Masum bir canı değil devlete ve siyasete feda etmek, bütün halkın umumi yararı için bile feda edemezsiniz diyen işte bu ilahi adalet buyruğu, ondan sapanların yüzüne çarpılmalı.
Adaletsizlik üzerine din kardeşliği bina edilemeyeceği sıkı sıkıya tembihlenmeli ki... Hakkın yerini bulmasını engellemeye, Allah indinde hiçbir mazeret uyduralamayacağı anlaşılsın.
Ve, kimsenin parasına puluna güvenip kendisini kanunlarımızın üstünde göremeyeceği ortaya konmalı ki... Bir daha topraklarımızda, elini kolunu sallayarak suç işlemeyi aklından bile geçirecek hiçbir babayiğit çıkamasın.