‘Konuşmaya dünden daha fazla ihtiyaç duyulan günler’
Birlik beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç hissedilen günlerden, eşit şartlarda özgürce konuşmaya daha şiddetle ihtiyaç duyulan günlere geldiler.
Olay, Suriye’de despotik rejimle muhalifler arasında geçiyor.
Esad’ın zorbalığı bırakmayıp muhalefetin sesini kaba kuvvetle bastırmaya kalktığı, söz haklarını gasp ettiği, hayat hakkı tanımadığı Suriye’de...
Hani muhalefetin bir rejim sorunu olarak tanımlandığı, bir kriz kaynağı, bir milli güvenlik tehdidi olarak görüldüğü Suriye...
Sadece muhalefetten hesap sorulabilen, sadece muhalefete muhalefet edilebilen, sadece muhalefetin eleştirilip sorgulanabildiği Suriye...
‘Emperyalizm saldırırken konuşulmaz; yönetimde kusur aramanın sırası değil; ya rejimden yanasınız ya da devlet ve millet düşmanları safında, vatan cephesinde misiniz dış mihrakların kullandığı teröristlerle mi birlikte, tarafınızı seçin; oyuna gelmeyin, rejimi sıkıştıran emperyalist güçlere hizmet edersiniz, işlerin bu noktaya nasıl geldiğini, iç ve dış çatışma cenderesine nasıl sokulduğumuzu tartışmanın zamanı değil; kuşatma altındayız; memnuniyetsizlikleri, hoşnutsuzlukları, aramızdaki siyasi çekişme, kavga, anlaşmazlık ve hesaplaşmaları erteleyip bir ve beraber olma, kahpe emperyalizmin operasyonlarına karşı omuz omuza direnişe geçme günüdür’ denilerek uyaranların susturulduğu Suriye...
‘Egemenliğimiz, bağımsızlığımız ve toprak bütünlüğümüz tehlikede, işgal girişimiyle karşı karşıyayız, terörist ağzıyla konuşan içimizdeki işbirlikçi hainlerle boğuşuyoruz; bölüp parçalamak isteyen dış müdahalecilerle savaşıyoruz; rejimin yanında yer alma, omuz omuza bağımsızlık mücadelesi verme günü’ denilerek birlik ve beraberliği bozan bozgunculara zindanda göz açtırılan Suriye...
Kanlı bir iç savaşa sürüklenip korkunç acı ve yıkımlar, vahşi katliamlar, yüzbinlerce can kaybı, yerinden yurdundan olmuş milyonlarca mahvıperişan sığınmacı ve parçalanmış aile faciaları ile sersefil dağıldıktan sonra...
Konuşarak ihtilaflarına çözüm, uzlaşma ve iç barış arıyorlar şimdi.
Yazık ki konuşmayı denemenin kıymetini, konuşturmamanın bedelini ödedikten sonra öğrendi rejim.
NEYİ GERİ GETİRİR ESAD’IN PİŞMANLIĞI
Suriye muhalefeti, bugün BM gözetiminde başlayacak Cenevre görüşmelerinde Esad tiranlığı ile doğrudan müzakere istedi.
Muhalefet heyetinin sözcüsü el-Muslat, “Bu kez doğrudan görüşme talep ediyoruz” dedi.
Önceki turlarda olduğu gibi dolaylı müzakere istemeyen Muslat, “Çünkü her geçen gün Suriyelilere pahalıya mal oluyor” dedi.
Rejimi devirip Suriye’yi yıkmaya çalışmakla suçlanan bütün taraflar, kahrolsun denilen emperyalistler dahil, ABD’den Rusya’ya tüm aktörler bu uzlaşıyı destekliyor. Suriye’nin egemenliğini, bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü savunuyor ve bu taahhütlere bağlı muhalif gruplarla rejimi masaya oturtmaya çalışıyorlar.
Çökmeyip ayakta kalan Esad da anayasal reform ve demokratikleşme adımları vaat ediyor. Ne kadar dövünse az...
Böyle olmak zorunda değildi oysa. Başka türlü gelişebilirdi bütün hikaye.
Esad, türlü bahane ve mazeretlerin arkasına saklanmadan serbest bir tartışma ortamını baştan sağlayabilirdi. Birlik ve beraberliğe giden yolun, halkını özgürce konuşturmaktan geçtiğini görebilirdi.
Fakat olanlar oldu artık, ahlanıp vahlanmak neye yarar.