Kaşıkçı’nın güvencesi Trump’ın hainleri
Prens Selman’ın, sıçrama tahtası olarak tasarladığı ‘Çöldeki Davos’tan, Batı medyası neredeyse komple çekildi.
Kaşıkçı’nın ortadan kaldırılmasından sonra mideleri almadı.
Ne New York Times kaldı, ne Financial Times, ne Los Angeles Times, ne CNN, ne Bloomberg ne de Economist... Hepsi, boykot etti.
Protesto için acele etmeyen tek medya, Trump’ın gözdesi FOX. Prensin büyük umutlar bağladığı zirvenin hala katılımcıları arasında görünüyor.
Yani Trump, kendi medyasına açtığı savaşı kazanmış, istediği düzeni kurmuş olsaydı, iş bitmişti. Cinayetin arkasındaki çeteye, parasıyla istedikleri sıçan deliğini çoktan satabilmişti.
Neyse ki Trump’ın şeytanlaştırdığı ve düşmanlaştırdığı medya hala ayakta, hala direniyor, hala sorguluyor, hala üstüne gidiyor.
Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Riyad’a indiği gün, devletlerinin hesabına geçirilen 100 milyon dolarlık Suudi havalesini onlar ihbar ediyor.
Bu paranın kirli bir ‘sus payı’ olup olmadığını, yine New York Times ele veriyor.
Yine Washington Post, ‘Riyad ve Washington’dan örtbas hikayeleri değil gerçeği ortaya çıkarmalarını bekliyoruz’ diye çıkışıyor.
Yine Amerikan medyası, inkarın Suudiler için artık bir seçenek olmadığını, palavralarının neresinden tutsan elde kaldığını söylüyor.
Yine onlar, infaz timinin prense kadar uzanan bağlantılarını deşifre ediyor.
‘Rüşvetse, sus payıysa bile kendime almıyorum devlete alıyorum’ demeye getirse de Trump...
Amerikan çıkarlarını baltalamak, halkın menfaatlerine ihanet etmek suçlaması bile medyayı susturmaya yetmiyor.
Uydurulan senaryoları kurcalamaya, kılıfları yırtıp atmaya devam ediyorlar.
***
Adaleti savsaklama karşılığında Suudilerden para sızdırma yatkınlığını, ‘şahsi hesabıma değil halkın hesabına yatıyor’ diye güya meşrulaştıran Trump’ın önündeki tek engel onlar.
Kirli bir pazarlığa oturarak prense Amerikan koruması sağlama iştahını gizlemiyor Trump.
Vatandaşları olan bir gazetecinin katli yüzünden Suudilerle bozuşmanın, Amerikan çıkarlarıyla bağdaşmadığını açıkça söylüyor.
Ayrıca, prensin suçsuzluğuna inandığını, ipini koparmış başıbozukların bu haydutluğu yapmış olabileceğine ikna olduğunu ifadeden çekinmiyor.
Fakat ne derse desin, kendi medyasının çenesini kapatmaya güç yetiremiyor. Petrol dolarları da satın alamıyor, gazetecilerin bu hunhar cinayeti aydınlatma ısrarını...
Su koyvermeye hevesli Trump’a karşı, Ankara’nın en büyük destekçisi yine Amerikan gazetecilerinin prestiji, yayınlarının etkisi, sözlerinin itibarı...
Ya Trump, sindirmeyi, bastırmayı, güdümüne ve kontrolü altına almayı başarsaydı...
Trump’ın hain dediği bağımsız medya olmasa, kendi devletlerine karşı bizimle kim çalışacak, bulgularımızı kim duyuracak, elimizi kim güçlendirecekti?
Soruşturmayı nereye sızdırarak örtbası imkansızlaştıracak, dünyayı bu Suudi çetesine ve işbirlikçilerine nasıl dar edecekti Ankara?
Adalet talebini boğmak isteyen kanlı para ve iktidar sahiplerini, kendi halklarına nasıl şikayet edecektik?
***
Ülkesini dışarıya şikayet ediyor diye işlenen bir gazeteci cinayetini örtbas planlarını, yine ülkesini dışarıya şikayet eden gazeteciler bozuyor.
Veliaht prens Selman’ı sonunda tahtın varisliğinden düşürmese bile Batı’nın gözünden yine medya düşürüyor. Parasının kudretiyle diş geçiremediği medya.
‘Ne derlerse desinler’ değilmiş demek ki...
Ne dedikleri, gözlerinde nasıl göründüğün yıkıcı sonuçlar doğurabiliyormuş. Ve iyi ki de öyleymiş ki soruşturmamız, oradan güç alıyor.