‘İstenmeyen başkan’ olmanın arabeskliği
Düşünün; Amerikan başkanısınız, ABD’yi yeniden büyük yapma edebiyatı paralıyorsunuz, içeride ona buna halk düşmanı diye parmak sallıyorsunuz, gazetecilere ha babam başkanla nasıl konuşulur dersleri veriyorsunuz, dışarıda sözünüzü dinletmek ve kendinizi saydırtmak için esip savuruyorsunuz sürekli...
Fakat partidaşınız da olan Amerikan ulusal kahramanlarından efsane bir siyasetçi vefat ediyor ve cenaze töreninde sizi istemediği ortaya çıkıyor.
Daha kendinizi en saydırmanız gereken sembol bir isme saydıramamış, daha rüştünüzü ispat ederek onun gözüne girememiş, daha başkanlığa liyakatinizi ona kabul ettirememişseniz, kim sayar, kim takar sizi...
Amerika’yı dünyada ve Putin karşısında küçük düşürdüğünüz için gözü sizi tutmayan, kendi başkanı gibi görmeyen kişi, herhangi biri değilse...Sizi Beyaz Saray’a yakıştıramayan partiliniz eğer senatör John McCain’se, sınavı veremediğinize yorulmaz mı?
Eski başkanlar Obama ve Bush’a saygıda kusur etmiyor McCain. Sizin davet edilmemenizi vasiyet ettiği cenazesinde, parti ayrımı yapmadan ikisinin de konuşturulmasını istiyor. Görevdeki bir Amerikan başkanı için bu nasıl bir istiskal, ne küçümseyici, ne aşağılayıcı bir benimsemeyiştir!
***
McCain’in ölüm döşeğindeki son arzusu, Trump kabrime gelmesin, cenazemde kalabalık yapmasın olmuş...
Yukarıdaki cümle, eskilere hemen İbrahim Tatlıses’in ‘Kabrime gelme istemem’ şarkısını çağrıştıracaktır. Bir de 80’lerin başında Oya Aydoğan’la oynadığı filmi. Sanırım adı Tövbe’ydi, hani filmin finalinde de patlatıyordu bu şarkıyı...
Fakat Trump hayalleriyle oynadığı için, uğradığı ihanetle yıkılmış da kaderine kahretmiş, çok pis gönül koymuş falan değil senatör. Onu istememesinin nedeni kişisel gücenmişliği, darılmışlığı, küsmüşlüğü değil.
Bu kadar istenmemeyi hak etmek için ne kadar mı alçalmış olabilir bir başkan?
Senatör açısından kahredici olan, Trump gibi güvenilmez, popülist bir palavracı tiplemesinin başkan koltuğunda oturması. Hırtlığın, yalancılığın ve istismarcılığın hem de dindar, ahlakçı seçmen oyuyla iktidara taşınması. Kabullenemediği bu.
Arabesk damarla bir alakası yok yani. Aslında ‘İstenmeyen başkan olmanın patatesliği’ olacaktı başlık, yumuşatmak için ‘arabeskliği’yle değiştirdim.
Patateslik derken, patlıcan musakka olmaya özenen patates durumu. Komplekssiz patatesleri tenzih ederim...
Ne dersen de; senden kumpir olur, oturtma olur, püre olur, kızartma olur, fırın da olur haşlama da, hatta patates musakkası bile olur ama patlıcan musakka olmaz, sen patatessin patatesliğini bil desen ne, tutturmuş illa olacak...
Patates geldi patates gider ama patatesliğiyle barışık değildir, daha çok rağbet görüyor diye patlıcan musakka olmaya heveslenir.
Hiç olmaması gereken ve zaten asla olamayacağı biri olmaya çabalama sendromu. Başarılması imkansız bir misyon. Hayır yani başkan olur olmasına ama patateslikten kurtulamaz.