İhale neden mi medyada kalıyor?

Sonuca kızan, kaybetmenin acısını gazeteciden çıkarıyor.

Seçim gecesi sonucu duyurmayıp da ne yapacaktı gazeteci, elçiye zeval mi olur denmiyor.

Yenilginin suçu, yenilgi kabulüne aracılık yapanda aranıyor. Hayır aranmıyor, doğrudan üstüne yıkılıyor.

Hakeza...

Sonuca sevinen, seçim zaferinin tadını gazeteciyle kafa bularak çıkarıyor.

Sandıktan kazanarak çıkmak, her konuda haklı ve doğru çıkmak anlamına mı gelirmiş denmiyor.

Kaybederek çıkmak, her eleştiride haksız ve yanlış çıkmak manasına mı alınırmış denmiyor.

Siyasi rakibe değil, gazeteciye nanik çekilerek kutlanıyor başarı.

Ekran yorumcularına karşı sandıkta galibiyet elde edilmiş, köşe yazarlarıyla yarışmanın üstesinden gelinmiş gibi medyada aranıyor mağlup. Hayır aranmıyor, doğrudan gazetecilere yükleniyor mağlubiyetin yükü.

Ve hayır...

Bu çarpıklığın sorumluluğu, öncelikle ne hayal kırıklığı içinde ilk bulduğu gazeteciye patlayan seçmen kitlesinde, ne de kazanır kazanmaz ilk iş gazetecilere sardırarak stresini atan siyasetçide.

Çarpıklığın sorumluluğu, öncelikle seçmende ve siyasetçide ‘sizin yüzünüzden kaybettim’ ve ‘size rağmen kazandım’ duygusu uyandıran taraf tutma aşırılıklarında.

Tarafgirlikte değil, tarafgirliği fanatizme ve militanlığa vardırmakta sorun.

Siyaseti tartışmak, kritik etmek, aleyhte haber vermek, dokundurmak, yermek, hicvetmek, sarakaya almak nasıl hakkıysa gazetecinin... Seçmene bir siyasi aktörmüş gibi umut bağlatacak kadar öne geçmek, doldura doldura içini şişirecek kadar siyasetçiyle mesafesiz polemiklere girmek, yüz göz olmak da hakkı değil.

Ve fakat...

Bu özeleştiriyi yapmak, demek değil ki kızdığı bir başka gazeteciyi hedef göstermek, içini rahatlatıp yüreğini soğutsun diye gücün önüne atmak gazeteciye haktır.

***

Kazanan siyasetçiler bile kazanmanın her konuda haklı ve doğru çıkmak anlamına gelmediğini görüyor, mesajı aldıklarını söylüyor, özeleştiri ve nefis muhasebesi yapıyor, eksikliklerini gidererek yanlışlarını düzeltme sözü veriyor.

Kaybeden siyasetçiler de kaybetmenin her konuda haksız ve yanlış çıktıklarına yorulamayacağını biliyor. Ama hem de hakkı teslim etmekte zorlanmıyor, yenilgiyi kabulleniyor, hatayı önce kendilerinde arıyor, kendilerini gözden geçirerek başlıyor sonuçtan ders ve ödev çıkarmaya.

Bir tek medyada göremiyoruz bu bilinci...

Siyasetçi sandıkla zıtlaşmıyor, sonuçla inatlaşmıyor, o atmosferi geride bırakıp geleceğe bakıyor.

İktidar mücadelesinin çözüldüğü yer sandık...

Kazanan, huzur ve sükuneti sağlayarak yönetme sorumluluğu üstlendiğini unutmuyor. Kaybeden tarafa da iyi hissettirmeye, yatıştırıcı jestlerle yenilmişlik ve memnuniyetsizlik havasını dağıtmaya çalışıyor.

Medyada ise siyasetçiyi hoşlanmadığı meslektaşlarının üstüne salarak kendi hırs ve hesaplaşmalarına alet etme heveslisi mi yok...Züğürt tesellisini bile ihtilaflısına çok gören, damarına basmaktan tehdit ve korkutmaya, kötü hissettirmek için elinden gelen taşkınlığı ardına koymayan mı...

Kalem kavgasını ölüm-kalım savaşı, ters düşmeyi düşmanca saldırı gibi sunan gazeteciler varken hesap siyasetçilere kalacak değildi ya, medyadan soruluyor haliyle.

YORUMLAR (45)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
45 Yorum