Gerçekten onu mu dedi Muharrem İnce?
FOX TV’ye çıktığında, seçimi kaybederse Erdoğan’ın gidip gitmeyeceği spekülasyonları sorulmuş...
O da ‘Olur mu öyle şey, nasıl bırakmaz, seçimle geldiği gibi seçimle de gider, dünyanın sonu da değil, Demirel iktidardan 6 kez nasıl gittiyse, Özal nasıl gittiyse Erdoğan da öyle gider’ demiş.
Hatta kazanırsa kendi cumhurbaşkanlığı döneminde Erdoğan’a rahat bir emeklilik yaşatmayı vaat edecek kadar ileri ve iddialı laflar da etmiş.
Üstüne basa basa devr-i sabık yaratmayacağını, rövanş aramayacağını, intikam peşinde koşmayacağını, kan davası gütmeyeceğini bilhassa belirttiğini de not edin.
Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan da aksini savunmuyor, ‘Milletimiz tamam derse kenara çekiliriz’ demiyor mu?
Kazandığında nasıl geliyorsan kaybettiğinde de öyle gitmesini bilirsin...
***
Fakat seçim tarihimizde şimdiye dek sandıkla gelip sandıkla gitmemezlik yapan kimsenin olmadığına spontane örnekler sıralarken, rahmetli Özal’ın da adı İnce’nin ağzından çıktı ya...
Aksi ileri sürülemeyecekken konunun dallanıp budaklanıp buralara dek gelmesine hayıflanması beklenen iktidar propagandistleri ne mi yaptı?
Sen misin, laf arasında Özal’ın da adını üstünkörü geçirme gafletinde bulunan...
Hem sanki rahmetli Özal’ın eceliyle ölmediği, öldürüldüğü de kesinmiş, komplolar doğrulanmış gibi...
Muharrem İnce’nin, Erdoğan’ı suikastla yenme planını ekrandan cımbızlayarak anında yakalayıp deşifre etmesinler mi!
Kampanyayı ‘Sen ne demek istiyorsun, ağzını topla’dan açtılar, ‘Haddini bil’den tırmandırdılar...
İnce’nin subliminal yolla Erdoğan’a suikast mesajı vermediği mi kaldı, dilinin altındaki baklayı ağzından kaçırmadığı mı, kafasının arkasındaki gizli ajandayı canlı yayında kazara itiraf etmediği mi!...
Essahtan mı, değil tabii, mahsustan çok alınıp gittiler üstüne. Konuyu yanlış anladıklarından değil.
Bir zorlama rüzgâr, bir çarpıtma terörü estirdiler ki sormayın.
Belli ki iktidarın iletişim kanallarına hükmetmedeki ezici üstünlüğüne güvendiler. Kontrollerindeki karalama makinesinin yıkıcı gücüyle, hedefe koyduklarını istedikleri kılığa sokabileceklerini düşündüler.
Ama sözlerini tahrif etme gücünüzün olması, karşınızdakini bütün çırpınmalarına rağmen bağırta bağırta tarif etme gücünü de vermiyor size.
Verseydi, önceki medya karteli bu sihirli gücü Erdoğan’a karşı kullandığında da başarılı sonuç verirdi.
Çıkardık dediği Milli Görüş gömleğini zorla sırtına geri giydirmeye çalışmadı mı eskinin kartel medyası?
Malezya gazetesine ‘halkı müslüman ülke’ anlamında söylediği bir söz, Türkiye’ye İslam devleti demiş gibi hatalı çevrilince...‘İşte ağzıyla kendini ele verdi, gizli ajandası laik rejimi yıkıp yerine şeriat devleti kurmak’ diye üstünde tepinilmedi mi? Bu röportajının kupürü, AK Parti’ye açılan kapatma davasında aleyhe başlıca delillerden sayılmadı mı?
Hakkında anlatılanla gerçek, resmedilenle resmedilenin iç yüzü arasındaki makas açıldıkça Erdoğan, önünü kesmek isteyenlerin yalan dolan ve iftiralarıyla mağdur ediliyor görünmedi mi? Halkın gözünde mağduriyeti büyüdükçe büyümedi mi?
İktidar adına medya gücü kullananlar, gerçeğe takla attırarak göz boyama operasyonlarına girişmeden önce şu soruyu sorsun kendilerine; bu gölün sahiden de maya tuttuğu hiç vaki mi ki?