Erdoğan’ın faşizmle mücadele çağrısı
İslam dünyasına, Hristiyan alemine, dünya üstündeki demokrat ve özgürlükçü tüm devletlere yaptı çağrıyı.
Demokrat ve özgürlükçü kurumlar, sivil toplum kuruluşları ve medya mensupları da aynı çağrıya muhatap.
Her birini tek tek anarak İsrail’e karşı harekete geçmeye davet etti Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Destekliyor ve çağrısına icabet ediyorum.
Yahudi Ulus Devleti yasasına karşı, dünyanın ayağa kalkması gerektiğinde hemfikirim.
Merkel gibi, İsrail’in iç işi ya da parlamentosunun masum demokratik bir kararı denilerek geçiştirilemez.
Demokrasi, çoğunluğun azınlığa istediği gibi tahakkümü, azınlıkta kalanların temel hak ve özgürlükleriyle dilediği gibi oynaması, köleleştirmesi demek değildir.
Aksine, azınlıktakilerin de çoğunlukla aynı haklardan yararlanmasını garanti altına alan, eşitliği koruyan rejimdir.
Hak ve özgürlüklerde eşitliği çoğunluk lehine bozan ayrımcı düzenlemeler, bu yüzden oya sunulamaz.
Çoğunluk oyuyla azınlığın hakları kısıtlanamaz, ellerinden alınamaz. Çoğunluğun dini, etnik, mezhepsel ya da ideolojik tercihlerine uymaya kimse yasayla zorlanamaz.
Yani...
Irkçı, ayrmcı bir düzenlemenin mecliste oylanmış ve geçmiş olması; zorbalığa, haydutluğa demokratik meşruiyet kazandırmaz.
Başbakan Netanyahu’nun savunduğu gibi, ne yapalım halk çoğunluğu böyle istiyor diye kayıtsız kalınamaz.
‘Milli irade’nin üstünlüğü ve belirleyiciliği, bu durumda geçerli bir gerekçe değildir.
Bırakın meclisten çıkmasını, sandıktan buna onay bile çıksa değişmez. Demokrasiyi şekil şartlarına indirgemek kabul edilemez.
Erdoğan haklı; çoğunluğu arkasına alan bu dayatmacı kafa durdurulamazsa, İsrail’i ırkçı, siyonist ve faşist bir devlet kılar.
Mücadele şart. Uluslararası toplum, bütün demokratik güçleri ve imkanlarıyla müdahale hakkına sahip.
Yalnız...
Mesele, Erdoğan’ın tabiriyle İsrail’in bazı yöneticileri arasında Hitler’in ruhunun yeniden hortlamasıysa, mücadelenin hedefi faşizmdir.
Fakat ben arkadaki motivasyonu şöyle somutlaştırıyorum.
***
Arap azınlığı, dini ve diliyle ikinci sınıf vatandaşlığa düşüren düzenleme, Netanyahu’nun başının altından çıktı.
Netanyahu, siyonizm olsun diye siyonistlik, faşizm olsun diye faşistlik yapmıyor oysa. Amacı, ırkçılık da değil.
Görünen amacı, seçim kazanmak; gerisi birer araç...
Kötülük yapıyor ama kötülük olsun diye değil. Halk çoğunluğunu buradan yakalayacağını düşündüğü için...
Popülizm yapıyor yani, sınır tanımadan dini ve etnik duyguları sömürme popülizmi.
Seçimlere hazırlanıyor...
Çoğunluğu kafalama, aşırı sağ oyları tavlama stratejisi izliyor.
Popüler talep görse, faşizm yerine komünizm de yapmayacağı ne malum!
İcab ettiğinde tankla, topla, Filistinlilere bomba yağdırarak yürütmüyor mu kampanyasını?
Gözünü karartmış popülist siyasetçinin tıynetinde bu var.
Her şarlatanlığa tevessül eder, başvurmayacağı şaklabanlık yoktur.
İşte bu yüzden, Erdoğan’ın müdahale çağrısını, popülist aşırılıkla mücadele çağrısı olarak alıyorum. Ve aynen katılıyorum, dur demek bir insanlık görevi.