Dini otoriterlikten kaçış değilse ne!’
Otoriterlikten dönüş değilse ne’ diye sormuştum geçen sene.
İran ve Suudi Arabistan’daki otoriter İslami rejimlerde gevşeme adımları devam ediyor.
Küçük yumuşamalarla başlayan dönüş, büyük açılımlarla hızlanıyor.
En keskin manevra, Suudilerden geldi. Veliaht Prens Muhammed bin Selman, dini aşırıcılığı yok etmek üzere ‘ılımlı İslam’a dönmeye karar verdiklerini açıkladı.
Kadınlara araba kullanma hakkından sonra, dev bir sıçrama.
Geçen yıl, kabalıklarıyla meşhur din polisi ‘mutavva’nın yetkilerini kısmışlardı. Ufak ufak ilerlemekten sıkılmış olmalılar ki pergeli açtılar.
Zebella gibi din zaptiyeleri, bir yıldır Riyad sokaklarında kızlı erkekli dolaşanların önünü kesemiyordu. Namaz vakti dışarıda gezinenleri sopayla kovalayamıyor, kafelerde karışık oturanları basamıyor, kimlik ya da nikâh cüzdanı soramıyordu.
Artık direksiyon başında yakaladıkları kadınları imza karşılığı evinin erkeğine teslim de edemez oldular.
‘Sapkınlık’, ‘gevşeklik ‘hafifmeşreplik’, ‘ahlaksızlık’, ‘kamu düzenine aykırılık’, ‘toplumun itikadını bozma’, ve ‘fitne’ suçu saydıkları durumları en fazla merkeze rapor edebiliyorlardı. Sokakta müdahale yetkileri alınmıştı.
ŞERİAT POLİSİNE SON DARBE
Eli maşalı ahlak çavuşları, şimdi daha ağır bir darbe yedi.
Kızıldeniz kıyısında kurulacak mega kent için ‘şeriatsız bölge projesi’ deniyor. Yani din polisinden tamamen arındırılmış bir serbest yaşam bölgesi...
Yasal zorbalar, kadınların kılık kıyafetine, örtünüp örtünmediğine karışamayacak.
Hatırlarsanız, İran Cumhurbaşkanı Ruhani de devrim muhafızlarından ahlak komiserliği yetkilerini almıştı.
Pasifleştirilen din zabıtası, kadınları rahatsız edemeyecekti. En fazla günah, haram diye yasaklanan halleri merkeze bildirecek, yani muhbirlik görevi yürütecekti.
Sokaklara biraz daha özgürlük, kadınlara biraz daha serbestiyet gelmişti.
Ağır baskıdan bunalan İran ve Arabistanlılara, biraz nefes aldırılmıştı.
YÜZLER ÖZGÜRLÜKÇÜ İSLAMA DÖNÜYOR
Zamana direnemediler, rejimlerini ayakta tutmak için ipleri gevşetiyorlar.
“Yalnızca ahlak çavuşluğunun çöküşü değil, otoriterliğin de büyük mevzi kaybıdır” demiştim.
Evet, dini otoriterlik özgürlük taleplerine yenildi, şimdi hızla geriliyor.
Topluma resmi bir din yorumu dayatmaktan vazgeçiyorlar.
Devrim çocuklarını bile kaba kuvvetle zapt edemiyorsun artık. 40 yıllık katı molla düzeni, baskı rejiminin cıvatalarını sosyal patlamalardan çekindiği için gevşetiyor.
Arabistan’da, ‘krallığa selam’ milli marşıyla büyüyen nesilleri dahi dizginleri sıkarak yönetemiyorsun artık.
Sırtını dine bile dayasa, otoriter rejimleri bugünün dünyasında yaşatamıyorsun, iflas ediyorlar.
80 yıllık krallık, dayatmadan başka yöntem görmemiş bir toplum üzerindeki baskıyı bile, ayaklanma korkusuyla hafifletiyor.
Tek bir din yorumu, tek bir ahlak anlayışı, tek bir inanç standardı, tek bir dindarlık biçimi, tek bir yaşam tarzına dayalı, tektipleştirilmiş bir toplum inşa etme hayalleri hüsranla bitiyor.
İKİYÜZLÜ AHLAKÇILIĞIN SONU
Zaten Riyad’da farklı, Cidde’de farklı, Tahran’da farklı bir din zabitliği hakimdi.
Cidde’de göz yumulurken, kalburüstü Suudi plajlarında karma voleybol bile oynanabilirken Riyad’da kızlı erkekli takılmak karakolluk bir günahtı.
Riyad’da araba sürmek kadına haramken Tahran da caiz ki otobüs şoförlüğü yapabiliyorlardı.
İkiyüzlü ahlakçılık üreten bir bağnazlıktan, riyakar bir tutuculuktan yüz çeviriyorlar demek ki.
Kapalı toplum muhafazakarlığından açık, çoksesli toplumlara, liberal Müslüman demokrasilere geçiş habercileri bunlar.
Geçen sene ne dediysem o: İran ve Arabistan’da dahi tutunamayan baskı rejimleri, Ortadoğu’nun başka yerinde başarılamaz. Kurulmak ne kelime!