Almanya buysa kral Mesut
Hayranı değilim çünkü futboldan anlamam, hatta sığ bulduğum için camiaya önyargılıyım. Zaten yeteneklerine laf söyleyen de yok. Alman milli takımında onlarca kez forma giymiş parlak bir futbolcu olduğu muhakkak...
Yine de övgüyle dahi olsa futboluna değer biçme, puan verme hakkını kendimde görmem.
Ama yalan yok, kendini ifade etme biçimine şapka çıkardım. İşte orada hayranlığımı kazandı, gözümde yıldızlaştı Mesut Özil.
Müsaadenizle bir tezahürat da benden gelsin.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’la son kez fotoğraf çektirdiği günden beri üstüne gidiliyordu. Medyada dışlandı, karalandı, ayrımcı ve ırkçı bir kampanyaya maruz kaldı.
Sanıldı ki bütün aşağılamaları yutacak, küçümsemeleri sineye çekecek, altında ezilecek, milli takım formasından vazgeçemeyecek, kös kös talime devam edecek, zamana oynayacak, unutturmaya bakacak, suçluluk psikolojisine girecek, günah çıkaracak, bir mücrim gibi kendini affettirmeye çalışacak...
Fakat nerede!...
Durdu durdu, sonunda haysiyet cellatlarına öyle bir patladı ki manzaraya bakılırsa neye uğradıklarını şaşırdılar.
Bir açıklamayla şunları yaptı...
Taşımaktan ne kadar gurur duysa da, sırtına giydiği bir formaya ruhunu satmadığını, kişiliğinden ödün vermediğini gösterdi.
Baskılar karşısında geri adım atmasını, gerçekten yanlışlık ondaymış gibi ezile büzüle özür dilemesini bekleyenlere eyvallah etmediğini ispatladı.
Kendini beğendirme çırpınışları gibi komplekslere kapılmadığını dosta, düşmana duyurdu.
***
Bir de futbolun siyasallaştırılması boyutu var.
Kimmiş sahaya siyaset sokan, futbola partizanlık karıştıran asıl kimmiş, onu da gözler önüne serdi bu tartışma.
Alman milli formasından vazgeçme pahasına, muhataplarına öyle sağlam bir ders okuttu ki Mesut Özil...
Siyasi tutum dayatmalarını da elinin tersiyle itti, başı çeken federasyon başkanına hak ettiği cevabı da verdi, helal olsun.
Ve bana sorarsanız...
‘Kazandığında Alman, kaybettiğinde göçmen’ muamelesini reddederek, bu muameleyi ona reva görenlerin gözünde bile küçülmedi, büyüdü.
Kendisini Erdoğan’ın seçim kampanyasına alet olmakla suçluyordu ya federasyon başkanı...
Asıl Grindel’in kendisi üstünden siyasi propaganda yaptığını söyleyerek ırkçı geçmişini yüzüne vurdu.
Üstüne, kötü giden Dünya Kupası’nda bütün takımın başarısızlığının kendi kökenlerine fatura edilmesine izin vermedi.
Yetmedi, kendisini ‘günah keçisi’ haline getirip tepe tepe kullanma istismarcılığını da Grindel’in yanına bırakmadı, elinden bir çırpıda aldı.
Ortadaki ikiyüzlülüğü ve çifte standardı teşhir ederek, Grindel tayfasını kendi utançlarıyla baş başa bıraktı.
Dedim ya diş dişe geçen, nefes kesen şampiyonluk mücadeleleri bile beni pek heyecanlandırmaz.
Fakat itiraf ediyorum, bu açıklamadaki yalın, güçlü ve samimi artikülasyondan etkilendim. Taşı gediğinie oturtmuş, hat-trick yapmış Mesut Özil, üç kere bravo!