Açık artırmayla ‘sıçan deliği’ arayan prens
Ankara, Kaşıkçı cinayeti soruşturmasını muazzam bir ustalıkla yönetiyor, laf yok.
İlk günden olayı dünya kamuoyuna mal etmek iyi fikirdi.
Örtbas baskısını üstümüzden atmaya dönük bir strateji izleniyor.
Dünyanın dikkatini, tepkisini ve infialini çekmekte başarılı da olundu.
İnfaz timinden kimi isimlerin veliaht prensle doğrudan ilişkisinin tespit edilip dış basına sızdırılması, telafisi imkansız, hatta ölümcül bir darbe...
Ara bilanço, Suudiler açısından iç karartıcı. Trump içinse ellerini oğuşturacak kadar var.
Prens Selman’ın güç oyunundan tam tasfiyesiyle sonuçlanır mı bilmem, ama sıyrılmak için ödeyeceği bedel çok arttı, çok pahalıya patlayacak.
İtibarı beş paralık edildi. Parlatmak istediği yıldızı söndürüldü. Çöldeki Davos’la yakalayacağı sükse başlamadan bitti. Yıldızı yükselemeden düştü, kafaüstü çakıldı.
Dünya devleri, prensle aynı karede görünmeyi göze alamaz hale geldi. Boykotlar ve çekilmelerle çöktü artistik açılım çalımı.
‘Sıçan deliği bin akçe’ lafına geldi iş.
Bu saatten sonra kaçıp kurtulacağı Trump’tan başka bir sığınağı kalmadı.
Bir gazeteciyi fiziken imha ederek, bedenini ortadan kaldırarak susturmak uğruna şimdi, akıllara durgunluk veren bu barbarlık karşısında dünyayı susturması için Trump’tan medet umuyor.
Kaşıkçı, kalan hayatı boyunca hiç durmadan konuşsa, eleştirse, yemeden içmeden kötülese bu zararı verebilir miydi prens Selman’a?
Trump avukatlığa dünden teşne ama ‘altını batırdı cafer, bez getir’ alaycılığını da elden bırakmıyor.
Prensi aklamak, savunma altyapısını hazırlamak için bilabedel didinecek göz var mı onda? Velfecri okuyan gözleri, fiyat arttırmayı ihmal mi edecekti? Ücreti mukabilinde değil de hayrına amme hizmeti mi verecekti?
‘Ucu prense uzanırsa çok pis ödetirim’ tafraları satarken, kurtarma planına sahicilik katmaktan geri durmuyor. ‘Prensin bırakın ilgisini, konsoloslukta ne olduğu konusunda bilgisi bile yokmuş, güçlü bir şekilde reddediyor’ diye üstüne basa basa tekrarlıyor.
Prensi soruşturmanın dışında tutmak için kuru inkar yeter mi peki?
Cinayeti başına buyruk, kontrol dışına çıkmış üç beş serseri katile yıkarak, adı karışan Suudi görevlilerin prense bağlanmasını önlemeye çalışmıyor mu?
Türkiye’ye rağmen olacak şey değil.
Fakat...
Kendi başına hareket eden Suudi görevlilerin üstüne kalırsa soruşturma, oradan öteye geçmezse izlenen bütün bu incelikli strateji, sadece Trump’a çalışacak. Tahsilat miktarını arttırmasına yarayacak.
***
İyi ki...
Dünyanın tepkisini önemsiyoruz, bağımsız medyanın gücünü umursuyoruz.
‘Kaşıkçı kendi vatandaşım, konsolosluk kendi toprağım, asarım da keserim de, kime ne’ demeye bir devletin hakkı yokmuş, teyit ediyoruz.
İç egemenlik sorunu değilmiş temel hak ve özgürlükler. BM’yi, AB’yi, Batı’yı, Suudilerin bu canavarlığına karışmaya teşvik, en doğrusuymuş.
Anadolu Ajansı, her gün Batı’nın nasıl kayıtsız kalmadığını, etkin ve inandırıcı bir soruşturma için müdahil olduğunu, aydınlatılması için Suudilere işbirliği baskısı yaptığını duyuruyor.
‘Siyaseten katli vaciptir’ fetvasının kapı araladığı bu vahşeti, var gücümüzle teşhir ediyoruz. Takipçisi olmakla çok da iyi yapmıyor muyuz?