“İstanbul düşerse...”
“Bu tema”yı 2019 seçimlerinden de tanıyoruz. O zaman “İstanbul düşerse”nin peşine “Kudüs düşer” hatta “Mekke düşer” ifadeleri ekleniyordu.
Şimdi “İstanbul düşerse” tarzında kurulmuyor cümleler, “İstanbul’u yeniden fethedemezsek…” diye başlıyor ve sonuç “İslâm elden gider”e kadar uzanıyor. Abartmıyorum, hakikaten İstanbul’u Ekrem İmamoğlu’ndan geri almanın adı “Fethetmek”le eş tutuluyor, “İmamoğlu’nun elinden alamamak” ise, İstanbul’un kimliği ile birlikte “İslâm’ın elden gitmesi” gibi okunuyor. Hem de sevgili “ideologlarımız” tarafından…
2019’da “Sisi mi Binali Yıldırım mı?” temaları tutmadı. Tutmadı işte, İstanbul halkı iki defa kanırtılmasına rağmen görüşünü değiştirmedi, “Sisi – Misi” denklemlerine itibar etmedi. İşin halk tarafından öyle okunmadığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan dahil, tüm AK Parti ileri gelenleri hatta iktidar medyası okuyamadı. Ne alakası vardı Sisi ile İstanbul’un?
Sonra gittiniz işte Sisi ile kucaklaştınız…
Kudüs değil ama, işte Gazze var ortada, orayı İsrail denen bir vahşet yapısı vuruyor, vuruyor, vuruyor ve zatı alileri, halkın bütün tepkilerine, hatta seçimlerde negatif sonuç ürettiği bilinmesine rağmen, İsrail’e stratejik maddeler dahil ürün satmaya devam edilmesine mani olamıyor.
Ekrem İmamoğlu’nun İsrail ile ticaretin devamında bir payı var mı? Adam TIR’ları doldurdu gönderdi Gazze’ye… Gazze Türkiye’de, hangi partiden olursa olsun, 86 milyonun insanlık sınavı… Kudüs’ü, Mekke’yi bir parti ilişkisine indirgemenin insafı var mı? “İslâm”ı falanca partilerin elinden almanız ve diyelim Erdoğan’ın siyasi mücadelesinin uzantısı haline getirmeniz İslâm’a iyilik mi?
Cumhur İttifakı’nın içinde yer alanların tamamı, hangi ideolojik çizgide olursa olsun, siyasi geçmişi hangi yaralarla dolu bulunursa bulunsun, yunmuş arınmışlardan oluşuyor, onun dışındakiler, hele rakip bir konumda iseler, “muhafazakâr, dindar vs…” ne olurlarsa olsunlar, büyük bir fitnenin uzantısı haline getiriliyor.
Bir medya ordusu ki demeyin gitsin… Aman Allahım, uzunca bir süredir diyelim Babacan, Davutoğlu, Karamollaoğlu için denmedik bırakılmamıştı, son birkaç günde, Yeniden Refah oyları kritik hale gelmiş görünüyor ya, üzerinde tepinmedik kimse kalmadı… Meydanlarda adını vermeden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Paçamıza yapışanlar – Gölgemizde büyüyenler” gibi aşağılamalarıyla başlayıp, gazete köşelerine ya da tv ekranlarına uzanan yıldırıcı kampanyalar… Hepsi “İslâm ya da Müslümanlık” adına…
Nasıl okunuyor bu yaklaşımlar ülke genelinde, bakan yok…
Bir adam cübbesi – sarığı ile canlı yayın yapıyor ve falancaları desteklemenin hangi dini sorumluluğun eseri olduğunu anlatıyor…
Sokaktaki insan, genç insan, dini bilmeyen insan “Din bu” desin diye olmalı… “Din bu adam. Din siyasetin burasında….” Allah’tan korkmuyor musunuz? Dini ne hale getirdiğinize bakmıyor musunuz?
Kaç yerde söylendi bana… Yanıma sokularak insanlar “Hocam, oğlum – kızım geldi dün, ‘Baba Müslümanlık bu mu?” diye sordu…” Ne diyeceksiniz içi yanan o kişiye?
Dinin “Cübbeli bilmem kim” haline geldiği bir Türkiye’yi yaşıyoruz. “Tarikat” dünyasında insanların birbirini “Aforoz” edebildiği bir tasavvuf dünyasına itildik. Heyy “İstanbul kaybedilirse İslâm gider” diyen arkadaşlar, bunlar sizi hiç ilgilendirmiyor mu? Belki de İslâm’ı böyle siyaset zemininde harcaya harcaya İslâm gidiyor, düşünsenize… Bir siyasi lider, “Onların Doları varsa bizim de Allahımız var” derken kim çıkıp “Yahu böyle bir cümle nasıl kurulur?” diye isyan etti? Ne oldu şimdi, Dolar 32 liraya çıkınca? Ne yapıyoruz dine hatta Yaradan’a?
Bu kadar oyuncak mı bu işler?
“İstanbul’a ihanet ettik” gibi cümle kuran “Bizden” birisine “İstanbul’un neresine hangi ihanet yapıldı?” sorusunu sorduk mu, bir “İhanet çetelesi” tuttuk mu, sonra gelecek olanlar bir daha “İhanet etmesin” gibi bir duyarlılığımız oldu mu? Yooo, bizim adamlar ne yaparsa yeridir. İstanbul’u bir “Rant alanı” haline dönüştürseler bile bunu “İslâm adına” yapabilirler… “Kanal İstanbul”un İslâm’la ilişkisini birisi anlatır mı bana arkadaşlar? İçinizden birisi sordu mu bu soruyu “Yukarı”ya arkadaşlar?
Güzelim dini kullan dur. Dinin üzerinde koruyucu kalkan olması gereken ulema ve Hoca taifesi bile fetva vermeye hazır ne de olsa…
Şu Ramazan gününde yapmayın arkadaşlar… Bırakın insanlar güzel oruçlarıyla, güzel dualarıyla, iftar ya da sahurlarıyla, İslâm iklimini huzur içinde yaşasınlar… Şuna oy verdi, buna oy verdi meselesi bir “Din aidiyeti” haline getirilip, ülkenin yüzde bilmem şu kadarın “Daire dışına çıkarmak” gibi bir çılgınlığı kimse yapmasın… Yapmayın ne olur. Asıl o, bu ülkede İslâm’ın geleceğini vurmak olur. Yapmayın. Sakin olun. Sayın Cumhurbaşkanı lütfen siz de sakin olun.