İmamoğlu Erdoğan’ı yenerse...
Yerel seçimlerin gittikçe daha çok “İmamoğlu – Erdoğan seçimi”ne döndüğü görülüyor.
Bunu başta İmamoğlu rakibi resmiyette Murat Kurum olmasına rağmen “Ben rakibimi biliyorum” diyerek ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da, İmamoğlu’nun bu yaklaşımını ispat edercesine, İstanbul’a asılıyor.
İmamoğlu “Yakında, diyor, İstanbul’u ilçe ilçe dolaşacak.” Sözünü ettiği kişi Erdoğan. Ona sesleniyor: “Ne işin var İstanbul’da, sen asıl vatandaşın canına okuyan enflasyonu önlesene...”
Erdoğan geldi İstanbul’a Sirkeci – Kazlıçeşme raylı sisteminin açılış toplantısında “Merkezde kim var?” diye sordu. Tabii ki kendisi var. “O zâtın, zevâtın Merkezde bir şeyi var mı?” “Zât ve zevât”tan kasıt İmamoğlu ve ekibi…
Merkezde bir şeyiniz yoksa yandınız. Erdoğan bu söylemi ısrarla devam ettiriyor. Belli ki birileri ona vatandaşın bu tehdidi içselleştireceğini ve “Merkez”de adamı olanı tercih edeceğini söylemiş. Ya da kendisinin vatandaşa bakışı böyle: Halk içinde biraz tehdit olan mesajı alır ve ona göre hareket eder!
Acaba öyle mi?
Hatay’daki “Hataya hizmet geldi mi?” hitabından beri böyle gidiyor. Ordululara “Biz yoksak doğal gaz yok” bile dedi.
Vatandaşın bir Cumhurbaşkanı tarafından böyle görülmesi ilginç. Cumhurbaşkanı’nın bu bakışı, dost – düşman dünyanın başka ülkeleri tarafından da paylaşılırsa ne olur, bir düşünen var mı, diye sormak istiyorum.
Açık söyleyeyim, ben Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarında ciddi bir performans düşüklüğü gözlüyorum.
Bir kere “parti aidiyeti” adına kürsülere çıkmasını başından beri yadırgıyorum. “Partili Cumhurbaşkanı” baştan sakat bir şey. Ben bunu ayrıca “islâmî söylemler”le iltisaklı olarak halkın huzuruna çıkma konusunda da yadırgadığımı ifade ediyorum. Çünkü bu şekilde “islâmî aidiyet”i de “partili” hale getirmek gibi “Din adına” bir tehlike ortaya çıkıyor.
Başından beri bu hassasiyet gösterilmedi, aksine, “islâmî aidiyet” vurgusuna siyasi karşılığı açısından önem verildi.
Neyse şimdi, “Merkez adına tehdit” faslına geçildi.
Bunun halkta ne kadar işe yarayacağı seçimde görülecek.
Ama bu tavrın, Cumhurbaşkanı Erdoğan adına hissedilir bir zafiyet görüntüsü verdiğini söylemek gerekiyor.
Yani seçim dehşet bir endişe veriyor ve böyle absürt bir “tehdid”e kadar gidilmesine yol açıyor.
Murat Kurum “Kanal İstanbul” ile ilgili ya da “TOKİ mağdurları”nın sorularından kaçıyor, Erdoğan’a zaten soru sorulamıyor. A Haber muhabirinin diyelim aykırı bir sorusu “Rüya kendine gel” ikazına maruz kalıyorsa, Erdoğan’a “Hala faiz sebep - enflasyon sonuç diye düşünüyor musunuz?” gibi bir soru sormak birlikte ekrana çıkarılacak değme gazetecinin aklına gelmez.
Yeniden seçimin en kritik alanı olarak İstanbul’a gelirsek, İmamoğlu’nun, daha şimdiden “Sen Merkez olarak önce enflasyonu önle, Et-Süt Kurumları önünde gece yarısından önce başlayan kuyrukları önle” diyerek “Erdoğan’ın İstanbul’u ilçe ilçe dolaşacak olması”nın altını oyduğunu söylemek mümkün.
Kimdi o, “İmamoğlu polemikte Kurum’u yener” ifadesini kullanan? Ak Parti’nin Fatih adayı Mehmet Ergün Turan’dı, evet.
Erdoğan iyi kürsü konuşmacısıdır. Bunda şüphe yok. Özellikle yazılı metinlerde… Spontan (anlık) konuşmaları sıkıntılıdır.
Ama son performanslara bakıldığında İmamoğlu’nun otobüs üzerinde, biraz 12 Mart sonrasında Muhtıracıları meydan meydan sorgulayan ya da Cumhurbaşkanlığında Özal’a Çankaya’yı dar eden Demirel’i andırdığı söylenebilir. Hatta biraz geçmiş zamanlarda çay – simit hesabı yaparken çığlık çığlığa seslenen Erdoğan’ı bile andırdığı söylenebilir.
İmamoğlu’nun iktidara yönelik “Kul hakkı” sorgulaması da, klasik CHP’den farklı olarak “muhafazakâr dil” adına iktidarı sıkıştırabilme potansiyelini gösteriyor.
İmamoğlu “Sen Merkez olarak önce enflasyonu indir” diye seslenirken, aslında ya da bir anlamda Cumhurbaşkanlığı makamının hem sorumluluğunu hatırlatıyor hem de itibarının korunması ikazında bulunuyor.
İstanbul seçimi gide gide Kayahan’ın “Bir aslan miyav dedi” şarkısına dönecek gibi görünüyor. “Bir aslan miyav dedi - Minik fare kükredi - Fareden korktu kedi- Kedi pır uçuverdi” Şarkının nakaratı da şöyle: “Yalan mı? - Tuhaf mı? - Yoksa inanmadın mı?”
Bence Cumhurbaşkanı’nın bu yerel seçim işini yerel adaylara bırakması hem kendi siyasi kişiliği, hem de Cumhurbaşkanlığı makamının itibarı açısından önemlidir. Çünkü, misal, İstanbul’da ve Ankara’da bütün “Ağırlığı”nı koymasına rağmen yenilirse, bu 2019’daki “Yanlışlık”tan sonra tarihi bir yenilgi olacaktır.
Bir Cumhurbaşkanı vatandaşın oylarıyla hem de üst üste iki defa ortaya koyduğu sonuca “Yanlışlık oldu” der mi?
Ne dersiniz, der mi? Bir insanın bunu diyecek noktaya gelmiş olması neyin işaretidir?