Ege’de, Akdeniz’de mülteci faciaları yaşanırken Batı, insanlık meselesini ‘Göçmenleri nasıl uzak tutarız’ bakışıyla ele alıyor. İngiltere’nin sığınmacıları gemilerde izole etmeye başlamasının ardından Hollanda da kamaraların kapısını açtı. ‘Yüzen hapishaneler’ ilk yolcularını alırken insan hakları örgütleri, başkentlerin insancıl ve kalıcı çözüm için çaba harcaması gerektiğini vurguladı.
KADINLAR ÇOCUKLAR CAN VERİYOR BATI HÂLÂ DUVAR ÖRÜYOR
Mora açıklarında batan gemide 79 kişinin ölümünün ardından Lampedusa Adası’nda 41 umut yolcusu hayatını kaybetti. Kadınlar, çocuklar can verirken Batılı ülkeler kalıcı çözüm aramak yerine savaştan, açlıktan kaçan insanları uzak tutmanın yollarını arıyor. Bu kapsamda Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ülkelerle kaçak geçişleri önleme anlaşmaları yapan İngiltere adaya ayak basmayı başaranları da bir gemiye doldurdu.
İLK KAFİLELER YERLEŞTİRİLDİ İNSAN HAKLARI ÖRGÜTLERİ AYAKTA
Kaçakların yerleştirilmesi için hazırlanan gemiye ilk kafilenin alınmasının ardından insan hakları örgütleri ‘’Bunun insanları hapishanede tutmaktan farkı yok’ tepkisini gösterdi. İngiltere’nin ardından Hollanda da gemileri devreye soktu. Daha önce 12 katlı yolcu gemisine bin 200 sığınmacı yerleştiren Amsterdam 300 yeni mülteci için bir başka yolcu gemisini açtı. Dev geminin 2024’ün sonuna kadar limana demirli olacağı belirtildi.
MÜLTECİ TRAJEDİSİNDE YÜZEN CEZAEVİ DEVRİ
İnsanlığın kanayan yarası mülteci sorununun kökenlerine inmek yerine ‘onları nasıl sınırlardan uzak tutarım’ yaklaşımı giderek vicdanları kanatan formülleri yaratıyor. İngiltere’nin bir ‘yüzen cezaevini’ andıran mülteci kampına ilk kafileyi yerleştirmesinden sonra Hollanda da benzer bir uygulamaya geçiyor. İnsan hakları örgütleri ‘’Bunun insanları cezaevinde tutmaktan farkı yok’ tepkisini gösterdi.
Dünyada giderek artan iç savaşlar ve yoksulluk gibi başta gelen nedenlerden dolayı kanayan bir yara haline gelen mülteci krizinde ABD ve Avrupa’da alınan önlemler, meselenin derinine inmek yerine insanlık açısından giderek tartışmalı uygulamaların önünü açıyor. ABD’nin, Güney Amerika’daki kartel şiddeti ve yoksulluktan kaçan milyonlara karşı sınırda inşa ettiği duvar ve nehirlere yüzer bariyer yerleştirmesinden sonra İngiltere ve Hollanda’da da yine insan hakları gruplarını isyan ettiren bir uygulama yürürlüğe konuyor: Mültecilerin denizde yüzen kamplarda tutulması. Myanmar’daki zulümden kaçan Arakanlı Müslümanların, Bangladeş tarafından yaşam şartlarının çok zor olduğu adalara yerleştirme planını anımsatan uygulamayı ilk kez İngiltere başlatmıştı.
İngiliz hükümetinin mültecileri Afrika ülkesi Ruanda’ya gönderme planlarına benzer şekilde, şimdi de ‘yüzen hapishane’ olarak adlandırılan Bibby Stockholm adlı gemiye yerleştirme kararı, kamuoyunda geniş bir tartışma yaratmış durumda. Geminin demirlediği Portland Adası sakinleri, hükümetin sığınmacıları gemide barındırmasını “onları hapishanede tutmakla eşdeğer” görüyor. İngiltere İçişleri Bakanlığından daha önce yapılan açıklamada, iltica sistemi üzerindeki baskı ve sığınmacıların otellerde barındırılmasının vergi mükelleflerine maliyetini azaltmak amacıyla dev bir geminin kullanılacağı duyurulmuştu. En az 18 ay boyunca 500 sığınmacıyı barındıracak 222 odalı gemi, Dorset’in güney kıyısındaki Portland Limanı’na demirlerken ilk kafilenin yerleştirildiği açıklanmıştı. İnsan hakları aktivistleri ise dramatik bir konuya dikkat çektiler: Akdeniz ve Ege gibi binlerce mülteciye mezar olan denizde yüzen bir kamp bu insanlara boğulma trajedilerini hatırlatmayacak mı? Onların psikolojilerini daha da bozmayacak mı? Bu nedenle göçmen yanlısı sivil toplum kuruluşları ve insan hakları örgütleri, sığınmacıların gemilerde barındırılmasının “insanlık dışı” olduğunu savunuyor. Göçmen yanlısı 50’den fazla örgüt ve kampanya, hükümetin sığınma talebinde bulunan kişileri barındırmak üzere kiraladığı “Bibby Stockholm” gemisinin sahibi Bibby Marine şirketine açık mektup yazdı.
Mektupta, şirketin transatlantik köle ticaretiyle kanıtlanmış tarihi bağlarına değinilerek, gemide uygulanacak gözaltı benzeri koşullara işaret edildi ve şirketin kamuoyuna açık yanıt vermesi istendi. Bu tartışma sürerken bir benzer uygulama da Hollanda’da başlıyor. Hollanda’nın da bir lüks yolcu gemisini daha mülteciler için ‘barınma merkezine’ dönüştürdüğü açıklandı. Ülkedeki barınma sorunu nedeniyle oturma hakkı verilen 300 sığınmacı, ‘Ocean Majesty’ adlı yolcu gemisine yerleştirilecek. Ancak, gemideki yüzme havuzu, alışveriş merkezi ve barlar sığınmacılara kapalı olacak. Hükümet, Ukrayna’da geçici oturma izni olan ancak savaş nedeniyle Ukrayna’dan kaçarak Hollanda’ya gelen üçüncü ülke vatandaşlarını da sınır dışı etmeye hazırlanıyor. Daha önce de Silja Europe adlı 200 metre uzunluğunda ve 12 katlı yolcu gemisine bin 200 sığınmacı yerleştirilmişti. Geçen sonbaharda Velsen limanına demirleyen gemiye, yerel halkın tepkisi nedeniyle 1 Mart 2023’e kadar izin verilmişti. Geçenlerde Mora açıklarında batan gemide 79 kişinin ölümünün ardından Lampedusa Adası’nda 41 umut yolcusu hayatını kaybetmişti. Kadınlar, çocuklar can verirken Batılı ülkelerin kalıcı çözüm aramak yerine savaştan, açlıktan kaçan insanları uzak tutmanın yollarını aramasının bir örneği de İngiltere’nin, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ülkelerle kaçak geçişleri önleme anlaşmaları yapması olmuştu.
ZULÜMDEN KAÇAN ARAKANLILARIN TEKNESİ BATTI: 23 ÖLÜ
Myanmar’dan Malezya’ya geçmeye çalışan Arakanlı mültecileri taşıyan teknenin alabora olması sonucunda hayatını kaybedenlerin sayısının 23’e çıktığı açıklandı. Arama-kurtarma ekibinin yaptığı açıklamada, mülteci teknesinin 7 Ağustos’ta alabora olması sonucu bulunan cesetlerin 13’ünün kadın, 10’unun erkek Arakanlı Müslüman mülteciye ait olduğu kaydedildi. Kazadan kurtulanların yaptığı açıklamada da mültecilerin kaçakçılara kişi başı 4 bin dolar (108 bin TL) ödediği ve kaçakçıların ödemeyi aldıktan sonra tekneyi terk ettiği belirtildi. Arakanlı mültecilerin, Myanmar’daki zulümden ve Bangladeş’teki aşırı kalabalık mülteci kamplarından kaçtığı aktarıldı. Yetkililer, ölü sayısının 23’e yükseldiği kazada 30 kişinin hâlâ kayıp olduğunu bildirdi. Malezya’ya gitmek için yola çıkan, 58 kişinin bulunduğu tekne, pazartesi günü Arakan yakınlarında fırtınaya maruz kalarak alabora olmuştu.
Arakan’daki sınır karakollarına 25 Ağustos 2017’de düzenlenen eş zamanlı saldırıları gerekçe gösteren Myanmar ordusu ve Budist milliyetçilerin uyguladıkları kitlesel şiddetten kaçan 1 milyona yakın kişi, komşu ülke Bangladeş’e sığınmıştı. Çok sayıda Arakanlı Müslüman, Bangladeş’in Cox’s Bazar bölgesindeki aşırı kalabalık mülteci kamplarından ve Myanmar’dan kaçarak diğer Müslüman ülkelere gitmek için teknelerle denize açılıyor.